torsdag den 24. december 2009

TC’nin saldırıları ve ”Kürt Ulusal Birliği” - ROJAN HAZIM



TC, başta hükümet olmak üzere, ordusu, polisi ve yargısı ile tüm mekanizmalarını koordineli bir biçimde seferber ederek Kürt halkının ulusal kurtuluş savaşımını ezmek için saldırılarını arttırdı. 24 Aralık 2009, Kürt Belediye Başkanları ve politikacılarına yönelik ”operasyonu”, TC’nin sistemli ve planlı saldırılarının bir parçası olarak geliştirildi. Bu operasyon hiç kuşkusuz, DTP’nin kapatılması süreciyle içiçedir ve hükümetin iç dengelerle hareket ederek dış gezilerinde ”Özgürlükçü Kürt hareketini ezme” amaçlı destek aramasıyla bağlantılıdır. TC bu kapsamlı saldırısını, şiddet dozunu arttırarak sürdürürken, Kürtlerin içinde olduğu pozisyon neydi?

* Meşru temsilci PKK ve HPG, tüm imha amaçlı askeri saldırılara rağmen, çatışmasızlık sürecini tek taraflı olarak sürdürüyorlar.
* DTP kapatılmış, biri eş başkan olmak üzere iki parlementerinin parlemento üyeliği düşürülmüş olmasına karşın tüm üyeleri, BDP [Barış ve Demokrasi Partisi] çatısı altında parlemento içinde ve demokratik legal alanda politika yapmayı seçti. Belediye Başkanları 23 Aralık’ta BDP’ye geçtiklerini deklare ettiler. Keza DTPli parlementerler, Ufuk Uras’ın katlılımıyla BDP olarak parlementoda grup kurma kararı aldılar.

Kürdistan ulusal demokratik hareketi böylesi olumlu bir pozisyon içindeyken, hem de ”Barış ve Demokrasi Partisi” adlı partiyle yeni bir dönem başlatmak isterken, çok kapsamlı bir tutuklamayla karşılaşmasının tek izahı var: Tasfiye!. Neyi tasfiye?
Kürdistan kimlikli ulusal kurtuluş savaşımını meşru olarak tüm alanlarda temsil eden örgütlü yapıyı dağıtmak ve bu örgütlü Kürt politik hareketini ezmek suretiyle tasfiye etmek. Bu ögütlü yapıyı kim temsil ediyor? PKK öncülüğündeki toplam KCK sisteminin mekanizmaları. KCK’nin bir örgütsel model olarak sistematize ettiği ögütlü Kürdistan halk savaşımı, TC’nin kolonyalist sistemine karşı Kürdistan’da yapılandırılan alternatif ”özyönetim” biçimini geliştiriyor. TC, bu özgün ve özgüç eksenli Kürt ve Kürdistan organize savaşımını bastırmak için sürdürdüğü askeri saldırılarını, yargı ve polis cephesinden tahkim etmek amacıyla başlattığı bu son tevkifat harekatıyla Kürdistan ulusal kurtuluş savaşımını topyekün bertaraf etmeye girişmiştir. Bu süreçte, hükümetin ”Kürt açılımı”ndan söz etmesi artık pratik bir anlam ifade etmiyor. Hükümet çok açık olarak pratikte ”Kürt kapatılımı”nı uyguluyor. Bu aşamadan sonra ”iyi niyetli kişi ve çevereler” artık şu ”hükümet istiyor ama asker istemiyor, o nedenle hükümetin elini güçlendirmek gerekir” edebiyatını bırakmalı, hiç ikircimsiz Kürt ulusal demokratik hareketinin yanında saf tutmalı ve TC’ye karşı demokratik savaşım cephesini güçlendirmelidirler. Kürt özgürlük savaşımına karşı TC hükümetinin pratiği ile askeri ve yargı kurumlarının pratiği aynıdır ve ortak olarak ”TC’nin bekasını koruma” amacıyla, geleneksel ırkçı şoven ”Türk Ulusal Birliği” esprisine uygun bir hatta birleşmişlerdir.

Bu açık ”Türk Ulusal Birliği” saldırganlığı karşısında yapılması gereken Kürtler açısından da çok berrak ve açıktır veya öyle olmalıdır. O da: Kürt ve Kürdistan Ulusal Birliği’dir. Diri Kürt ulusal güçleri bu TC geleneğine yaraşır saldırganlığa karşı muazzam bir dayanışma ve birlik içine girmelidirler. Ulusal güçler, öncüleri etrafında yarılamayacak sağlam bir zırh örmeli, demokratik direnişi yükseltmelidirler. Böylesi kritik dönemlerde, saflar belirgin olmak durumundadır. Şimdi böylesi bir kavşağa gelindi: Kolonyalist TC ve Kürt ulusal kurtuluş savaşımı. Onlar ve biz. Herkes, her ulusal güç, her Kürt ve her Kürdistanlı bu kavşakta yolalacağı güzergahı seçmelidir. Yine TC, askeri güçlerinin yanısıra, kılıç kuşanan sivil güçlerini de cepheye sürdüğü bir dönemde, tarihte ve hatta günümüzde olduğu gibi ”yandaş Kürt”leri de safına katarak Kürdistan özgürlük hareketine karşı şiddetli bir savaşı tırmandırmak istiyor. TC’nin ”açılım” gibi cazip ama yanıltıcı politikalarla gündemine aldığı ”Sistem Kürtleri” stratejisine uygun olarak, esasta yapmak istediği ”Kürtlerin demokratik taleplerinin karşılanması” değil, Kürdistan şuuru ile savaşım veren, kurtuluşçu ve özgürlükçü örgütlü dinamik gücü tasfiye etmek ve bu düşmanlık politikasını realize edebilmek için de ”uydu ve işbirlikçi Kürt partner” yaratmak olduğu bu son tevkifat ile iyice ortaya çıktı. TC, aklını ve vicdanını yitirmiş şuursuz ”Sistem Kürt’ü” bulmakta zorlanmayabilir. Zaten hergün devlet ve hükümet yanlısı TV ve gazetelerde, Kürdistan özgürlük hareketine karşı TC ağzıyla konuşma yarışına giren TCci Kürtler var ve bunlar TC yandaşçılığını layıkiyle yapıyorlar. Hükümet partisi AKP içinde yuvalanan işbirlikçi Kürtler ve onların etrafında saf tutan kimi diğer Kürtler, cephesel bir dayanışma halinde Kürt özgürlük hareketine karşı TC’nin kolonyalist sistemini tahkim ediyorlar. Bereket ki bu cenah Kürt toplumunda cılızdır ve aslında Kürt halk vicdanında da mahkumdur. Lakin, TC’nin geleneksel entrika ve desiselerini bilen bir halk olarak Kürtlerin, kendi özgürlüğü uğruna canla başla savaşım veren öncüleri ve savaşımcıları etrafında kenetlenmeleri bugün artık bir varolma yokolma sorunu haline gelmiştir. Kazanmak, kazanılanı korumak cesaretle ama örgütlü ve birlik içinde bir savaşımla olanaklıdır. TC’yi bugün veya yarın müzakere masasına çekecek, uzlaşmaya zorlayacak, barışı sağlayacak esas güç bu ulusal birliktir. Kürt ulusal güçleri tam da bugün bu bilinçle davranmak ve savaşımı yükseltmek, TC’nin toplu saldırılarını püskürterek sağlam olarak ayakta kalmak durumundadırlar. Bu bağlamda, hiç kuşkusuz, başta Federal Kürdistan yönetimi ve politik güçleri olmak üzere, Kürdistan’ın doğu ve batısındaki politik güçler ve halk, TC’nin özelde kuzey Kürt hareketini, genelde tüm Kürdistan özgürlük savaşımını boğmaya yönelik saldırıları karşısında, Kürt tarihinde görülmemiş bir ulusal dayanışma ve birlik içinde olmalıdırlar. Kürt ulusal kurtuluş savaşımının gelecek garantisi işte bu ulusal birlik pozisyonudur ve bunun gereği yapılmalıdır.

ROJAN HAZIM
24 Aralık 2009

Analiz - ROJAN HAZIM



TC’nin saldırıları ve ”Kürt Ulusal Birliği”

TC, başta hükümet olmak üzere, ordusu, polisi ve yargısı ile tüm mekanizmalarını koordineli bir biçimde seferber ederek Kürt halkının ulusal kurtuluş savaşımını ezmek için saldırılarını arttırdı. 24 Aralık 2009, Kürt Belediye Başkanları ve politikacılarına yönelik ”operasyonu”, TC’nin sistemli ve planlı saldırılarının bir parçası olarak geliştirildi. Bu operasyon hiç kuşkusuz, DTP’nin kapatılması süreciyle içiçedir ve hükümetin iç dengelerle hareket ederek dış gezilerinde ”Özgürlükçü Kürt hareketini ezme” amaçlı destek aramasıyla bağlantılıdır. TC bu kapsamlı saldırısını, şiddet dozunu arttırarak sürdürürken, Kürtlerin içinde olduğu pozisyon neydi?

  • Meşru temsilci PKK ve HPG, tüm imha amaçlı askeri saldırılara rağmen, çatışmasızlık sürecini tek taraflı olarak sürdürüyorlar.
  • DTP kapatılmış, biri eş başkan olmak üzere iki parlementerinin parlemento üyeliği düşürülmüş olmasına karşın tüm üyeleri, BDP [Barış ve Demokrasi Partisi] çatısı altında parlemento içinde ve demokratik legal alanda politika yapmayı seçti. Belediye Başkanları 23 Aralık’ta BDP’ye geçtiklerini deklare ettiler. Keza DTPli parlementerler, Ufuk Uras’ın katlılımıyla BDP olarak parlementoda grup kurma kararı aldılar.

Kürdistan ulusal demokratik hareketi böylesi olumlu bir pozisyon içindeyken, hem de ”Barış ve Demokrasi Partisi” adlı partiyle yeni bir dönem başlatmak isterken, çok kapsamlı bir tutuklamayla karşılaşmasının tek izahı var: Tasfiye!. Neyi tasfiye?

Kürdistan kimlikli ulusal kurtuluş savaşımını meşru olarak tüm alanlarda temsil eden örgütlü yapıyı dağıtmak ve bu örgütlü Kürt politik hareketini ezmek suretiyle tasfiye etmek. Bu ögütlü yapıyı kim temsil ediyor? PKK öncülüğündeki toplam KCK sisteminin mekanizmaları. KCK’nin bir örgütsel model olarak sistematize ettiği ögütlü Kürdistan halk savaşımı, TC’nin kolonyalist sistemine karşı Kürdistan’da yapılandırılan alternatif ”özyönetim” biçimini geliştiriyor. TC, bu özgün ve özgüç eksenli Kürt ve Kürdistan organize savaşımını bastırmak için sürdürdüğü askeri saldırılarını, yargı ve polis cephesinden tahkim etmek amacıyla başlattığı bu son tevkifat harekatıyla Kürdistan ulusal kurtuluş savaşımını topyekün bertaraf etmeye girişmiştir. Bu süreçte, hükümetin ”Kürt açılımı”ndan söz etmesi artık pratik bir anlam ifade etmiyor. Hükümet çok açık olarak pratikte ”Kürt kapatılımı”nı uyguluyor. Bu aşamadan sonra ”iyi niyetli kişi ve çevereler” artık şu ”hükümet istiyor ama asker istemiyor, o nedenle hükümetin elini güçlendirmek gerekir” edebiyatını bırakmalı, hiç ikircimsiz Kürt ulusal demokratik hareketinin yanında saf tutmalı ve TC’ye karşı demokratik savaşım cephesini güçlendirmelidirler. Kürt özgürlük savaşımına karşı TC hükümetinin pratiği ile askeri ve yargı kurumlarının pratiği aynıdır ve ortak olarak ”TC’nin bekasını koruma” amacıyla, geleneksel ırkçı şoven ”Türk Ulusal Birliği” esprisine uygun bir hatta birleşmişlerdir.

Bu açık ”Türk Ulusal Birliği” saldırganlığı karşısında yapılması gereken Kürtler açısından da çok berrak ve açıktır veya öyle olmalıdır. O da: Kürt ve Kürdistan Ulusal Birliği’dir. Diri Kürt ulusal güçleri bu TC geleneğine yaraşır saldırganlığa karşı muazzam bir dayanışma ve birlik içine girmelidirler. Ulusal güçler, öncüleri etrafında yarılamayacak sağlam bir zırh örmeli, demokratik direnişi yükseltmelidirler. Böylesi kritik dönemlerde, saflar belirgin olmak durumundadır. Şimdi böylesi bir kavşağa gelindi: Kolonyalist TC ve Kürt ulusal kurtuluş savaşımı. Onlar ve biz. Herkes, her ulusal güç, her Kürt ve her Kürdistanlı bu kavşakta yolalacağı güzergahı seçmelidir. Yine TC, askeri güçlerinin yanısıra, kılıç kuşanan sivil güçlerini de cepheye sürdüğü bir dönemde, tarihte ve hatta günümüzde olduğu gibi ”yandaş Kürt”leri de safına katarak Kürdistan özgürlük hareketine karşı şiddetli bir savaşı tırmandırmak istiyor. TC’nin ”açılım” gibi cazip ama yanıltıcı politikalarla gündemine aldığı ”Sistem Kürtleri” stratejisine uygun olarak, esasta yapmak istediği ”Kürtlerin demokratik taleplerinin karşılanması” değil, Kürdistan şuuru ile savaşım veren, kurtuluşçu ve özgürlükçü örgütlü dinamik gücü tasfiye etmek ve bu düşmanlık politikasını realize edebilmek için de ”uydu ve işbirlikçi Kürt partner” yaratmak olduğu bu son tevkifat ile iyice ortaya çıktı. TC, aklını ve vicdanını yitirmiş şuursuz ”Sistem Kürt’ü” bulmakta zorlanmayabilir. Zaten hergün devlet ve hükümet yanlısı TV ve gazetelerde, Kürdistan özgürlük hareketine karşı TC ağzıyla konuşma yarışına giren TCci Kürtler var ve bunlar TC yandaşçılığını layıkiyle yapıyorlar. Hükümet partisi AKP içinde yuvalanan işbirlikçi Kürtler ve onların etrafında saf tutan kimi diğer Kürtler, cephesel bir dayanışma halinde Kürt özgürlük hareketine karşı TC’nin kolonyalist sistemini tahkim ediyorlar. Bereket ki bu cenah Kürt toplumunda cılızdır ve aslında Kürt halk vicdanında da mahkumdur.

Lakin, TC’nin geleneksel entrika ve desiselerini bilen bir halk olarak Kürtlerin, kendi özgürlüğü uğruna canla başla savaşım veren öncüleri ve savaşımcıları etrafında kenetlenmeleri bugün artık bir varolma yokolma sorunu haline gelmiştir. Kazanmak, kazanılanı korumak cesaretle ama örgütlü ve birlik içinde bir savaşımla olanaklıdır. TC’yi bugün veya yarın müzakere masasına çekecek, uzlaşmaya zorlayacak, barışı sağlayacak esas güç bu ulusal birliktir. Kürt ulusal güçleri tam da bugün bu bilinçle davranmak ve savaşımı yükseltmek, TC’nin toplu saldırılarını püskürterek sağlam olarak ayakta kalmak durumundadırlar. Bu bağlamda, hiç kuşkusuz, başta Federal Kürdistan yönetimi ve politik güçleri olmak üzere, Kürdistan’ın doğu ve batısındaki politik güçler ve halk, TC’nin özelde kuzey Kürt hareketini, genelde tüm Kürdistan özgürlük savaşımını boğmaya yönelik saldırıları karşısında, Kürt tarihinde görülmemiş bir ulusal dayanışma ve birlik içinde olmalıdırlar. Kürt ulusal kurtuluş savaşımının gelecek garantisi işte bu ulusal birlik pozisyonudur ve bunun gereği yapılmalıdır.

ROJAN HAZIM
24 Aralık 2009