onsdag den 12. december 2007

Demokratik kamuoyu - ROJAN HAZIM



Dünya demokratik kamuoyu genel olarak Kürt sorununda, en hafif deyimle, iyi bir sınav vermiyor!. Demokratik dünyanın bu paradoksal tavrından dolayı insan düşünüyor da, keşke Kürt aydınları şöyle bir çağrı yapsalardı:
Demokratik, humaniter kamuoyunu ve demokratik değerleri amaç edinen ama pratikte tersini yapan ”demokratik devletleri” eleştiriyoruz. Diktatoryal, totaliter, gerici ve faşist devlet ve yönetimleri ise suçlu görüyoruz.
Bu haklı eleştirilerimizi, suçlamalarımızı niçin mi yapıyoruz?
Ortadoğu’da devletsiz bırakılan yaklaşık 50 [elli] milyonluk bir halk olarak Kürtler var. Bu halkın dört devlet arasında paylaşılmış bir ülkesi var ve adı Kürdistan’dır. Seddam rejimi Amerika’nın başını çektiği uluslararası koalisyon güçleri tarafından önce abluka altına alındı, sonra da çökertildi ve Kürt halkı Irak egemenliğindeki parça da özgürlüğüne kavuştu ve bugün Federal Irak içinde federal bir bölgesel yönetimle kendini idare ediyor. Kürtler bu özgür yaşam adacığına kavuşmaktan göreceli de olsa mutlular ve dünya demokratik kamuoyuna bu desteklerinden ötürü de minnettarlar. Ne ki, Türkiye, Iran ve Suriye devletlerinin sömürgeci baskısı altında yaşayan Kürtler henüz özgürlüklerinden yoksunlar. Kürtler bu ülkelerde de özgürlüklerine kavuşmak için haklı, meşru ve de kararlı bir savaşım veriyorlar. Bu devletlerin yönetimleri, Kürtlerin özgürlük taleplerini kanlı yöntemlerle bastırıyorlar. Özgürlük savunucularını ya öldürüyor, ya kaybettiriyor, ya da en ağır hapisle cezalandırıyorlar.
Bu ülkeler arasında kendini ”Batı dünyası”nın bir parçası olarak gören Türkiye var. Türkiye’de Kürt nüfus yaklaşık 30 [otuz] milyondur ve bu sayının yaklaşık 20 [yirmi] milyonu kendi cografyasında yani Kürdistan’da yaşıyor. Türkiye hem Nato üyesidir, hem de şimdi Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda. Türkiye’de Kürtler bütün demokratik norm, kriter ve değerlere aykırı olarak tüm doğal ve demokratik haklarından yoksun bırakılıyor. Kürtçe eğitim yoktur. Kürtçe dil olarak hala da özgür değildir. Kürdistan sözcüğü yasaktır. Kolektiv Kürt bilinciyle davranmanın bedeli onyıllarca hapistir. Kürtler kendi adlarıyla politika yapamıyor, partilerini kuramıyorlar. Türkiye Avrupa Birliği üyeliği yolunda ama 30 milyonluk bir halk topluluğunun bütün haklarını gaspetmiş durumda. Kürtler işte bu ceberrut hegemonyaya karşı özgürlük savaşımı veriyorlar. Bu gerçeğe rağmen Avrupa Birliği topluca Türkiye’nin bu anti demokratik politikalarına karşı açık ve kararlı bir tutum sergilemiyor. Amerika yine öyle. Kürtler bu dış demokratik dinamiğin ilgisizliği karşısında tümüyle kendi özgüçlerine bağlı olarak bedeli çok ağır bir savaşım veriyorlar Türkiye devletine karşı. Türkiye devleti sadece kendi içindeki Kürtlere baskı uygulamakla kalmıyor, Amerika ve Batı dünyasının desteğiyle şekillenen yeni Irak’ta Kürtlerin demokratik kazanım ve statülerinide kabullenmiyor ve oraya da askeri operasyon tehditleriyle müdahale ediyor. Türkiye hem kendi sınırları içinde, hem de bölgede Kürt halk düşmanlığı yapıyor, Kürtlere yaşam hakkı tanımıyor. Bu yokedici saldırı karşısında Kürtler silahlı, silahsız, tüm araç ve yöntemlerle son derece haklı bir savaşım veriyorlar. Ne var ki, Avrupa Birliği ve Amerika bu gerçeği görmek istemiyor, anti demokratik güç ve devletin yanında saf tutuyorlar. Bu paradoksal durum karşısında biz Kürt aydınları sizlerin çifte standartçı politikalarınıza karşı isyan ediyoruz ve sizi demokratik değer, norm ve kriterlerinize sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Bakın, Balkanların ortasında sizlerin desteğiyle 2 [iki] milyonluk Kosova özgürlüğüne, bağımsızlığına kavuşuyor ve biz de bunu Kosova halkının doğal hakkı görüyor ve destekliyoruz, Kosova halkını kutluyoruz. Kosova’da sayıları birkaç bin olan [% 1] Türk nüfusun kendi etnik adıyla [Kosova Demokratik Türk Partisi] politik partisi var ve seçimlere giriyor, parlementoda temsil ediliyor. Türkçe bölgesel düzeyde de olsa resmidir. Kosova’da 17 Kasım 2007 seçimlerini kazanan parti [Kosova Demokrasi Partisi] ve lideri [Haşim Taçi] Kosova Ulusal Kurtuluş savaşımı veren askeri güçten, UÇK’den geliyor.
Peki Türkiye’de ne oluyor? Bugün Kürdistan halkı adına Türkiye’de özgürlük ve demokrasi savaşımı veren legal parti, DTP, -hem de Türkiye parlementosunda grubu var-, Kürt etnik adını taşımamasına rağmen kapatılmak isteniyor, üyeleri, yöneticileri provakasyon yaratılarak linç edilmeye çalışılıyor. Keza Kürt halkının hak ve özgürlüğü, Kürdistanın tanınması gibi meşru ve haklı amaçlar için savaşım veren HPG destekli PKK terörist olarak tanımlanıyor. Bu politikaları, pratik tutumları yanlış ve haksız buluyoruz. Avrupa Birliği, Amerika ve demokratik, humaniter değerlerden yana olan herkesten Türk devletinin anti Kürt ve anti Kürdistan politikalarına karşı durmalarını, Kosovadaki pozisyonlarını Türkiye’ye karşı da göstermelerini ve haklı savaşım veren Kürt halkının ve öncülerinin yanında yer almalarını bekliyoruz. Doğru olan budur.
Bu son derece insani, demokratik ve ulusal istek ve dilek değil mi ve neden ortak bir çağrı olmasın?

ROJAN HAZIM
12 Aralık 2007