Kürtlerin, Kürdistanlıların
BIRLIK isteği tarihseldir. Sade yurttaştan mesleki, politik veya akademik
kariyer sahibi kişiye kadar her Kürt, Kürdistanlı bu sihirsel sözcüğe vurgu
yapar. Bunda mucizevi bir güç görür. Her derde deva derman, her kapalı kapıyı
açan bir kilit olarak düşünür, öyle inanır. Hatta fetiş hale getirir bu BIRLIK
olgusunu. Kürdün, Kürdistanlının yaşamında BIRLIK kuvvettir, galip gelmektir,
her zorluğun üstesinden gelmektir. O nedenledir ki, ailede birlik ister,
kabilede birlik ister, aşirette birlik ister. Modern zamanda örgütte birlik
ister. Devlet olmak için de BIRLIK ister. BIRLIK bu derece hayatidir Kürt için,
Kürdistanlı için. Peki haksız mı? Elbette değil. Kürt amiyane tabirle "bir
ve beraber" olduğu zamanın "saadet devri" olduğunu bilir.
Tarihte sahip olduğu, hep gururla behsettiği adına "imparatorluk",
"mirlik" sonradan "cumhuriyet" dediği organize yapıların
"halk" ve "millet" olma hüviyetini verdiğini ve bu
değerleri yaşattığını anımsar ve özlemle yadeder. Hasıli kelam ilkel veya
modern ama BIRLIK olduğu zamanlarda varolabildiğini, mevcudiyetini
koruyabildiğini, etnik kimliğini sürdürebildiğini hatırlar Kürt ve Kürdistanlı.
Tersinin yani birlik olmamanın, dağınıklığın, herkesin bir baş çekmesinin ne
acılara, hüsranlara, yakım, yıkım ve trajedilere mal olduğunu hayatının içinden
bilir. Kürt, Kürdistanlı birliğin hakkıyla varolmaya, tersinin yani
dağınıklığın, keşmekeşliğin yokolmaya götürdüğünü bizzat yaşayarak gördüğünü haykırır.
Tüm Kürtlerin birlik
konusundaki duygularının tercümanı ise bilge hoca Ehmedê Xani'dir [Hanili
Ahmed]. Şöyle diyor:
Eğer birliğimiz olsaydı
Birbirimize bağlanabilseydik
Romlar [Türkler], Araplar,
Ecemler [Farslar]
Hepsi de bize hizmetçi
olurlardı
[O zaman -rh]
Tamamlardık dini ve devleti
Alırdık ilim ve hikmetin
eğitimini
Kuşkusuz Kürtler bağımsızlık
ve özgürlükleri için Türk, Arap ve Fars sömürgeciliğine karşı mücadelede zafer
elde ettiklerinde ne Türkleri, ne Arapları ne de Farsları kendilerine
"hizmetçi" yapmazlar. Xanî [Hani] o sözü yaşadığı dönemde bu
devletlerin Kürtlere reva gördüğü köleliğe karşı direnişin, tepkinin bir
ifadesi olarak söylemiştir ve öyle anlamak gerekir. Xanî'nin tespiti bir
biçimde "empati"ye davettir. Yani "siz bizi hizmetçi yaptınız,
biz de başa geçip sizi hizmetçi yaparsak nasıl olur" şeklinde de
okunabilir. Netice itibariyle Xanî zulme karşı zaferin ancak birlik ile elde
edilebileceğini Kürtlere vurgulamak istemiş, birliğin yaşamsal önemine dair
mesaj vermek istemiştir. Ne yazık ki, Kürtler her fırsatta Xanî'nin bu
sözlerine atıfta bulunsalar da pratikte gereğini yapmadılar bugüne dek.
Sade, ortalama veya
donanımlı Kürt bu gerçeği yani birliğin ve birliksizliğin yolaçtığı farklı
sonuçları bilir de neden çözücü bir pozisyon almaz?
Işte Kürtler, Kürdistanlılar
dünden bugüne bu akılalmaz paradoksu yaşıyor.
"Birlik"te yaşamsallık
Bugün Kürtler yeniden bu
birlik konusunu yüksek sesle konuşmaya başladılar. Tabii evveliyatı var bunun.
Kürtler, yirminci yüzyılı neden kaybettiler diye kendi kendilerine soruyorlar
ama derinlikli bir muhasebe yapılıyor mu o tartışma götürür. Şimdi yirmibirinci
yüzyılın kaybedilmemesi tartışmaları var. Bu çabayı bile önemsemek gerekir. Ne
ki, doğru hedefi belirlemek yetmiyor ona ulaşmanın yol ve yöntemi de doğru bir
biçimde ortaya konulmalı ve uygulanmalıdır. Bu bakımdan metod önemlidir.
Herşeyde olduğu gibi bu birlik konusununda da tarih bilinciyle hareket
edilmelidir. Bu bağlamda kısa ve öz bir çıkarsama yapmak münkündür: Dünden
bugüne geçen bunca uzun tarihi süreçte Kürtlerin kolektif kimliğini ifade eden
yapısal kazanımların birlik ile elde edildiği, bunu koruyamamanın, kaybetmenin
ise iç birliğin çökmesiyle geliştiği söylenebilir. Yine özellikle yirminci
yüzyılın başlarında ortaya çıkan fırsatların değerlendirilememesi de bir türlü
iç birliğin yaratılamamasının sonuçlarıdır. Bu negatif sonuçların ortaya
çıkmasında toplam objektif ve subjektif koşulların etkisi var kuşkusuz. Keza iç
dinamik, dış dinamik dengesi hesap dışı değil. Ancak karşıkarşıya kalınan sonuç
eğer yıkım ise tüm iç ve dış faktörleri total olarak ama doğru bir biçimde
analiz etmek ve öyle bir sonuca ulaşmak gerekir. Orantısız güç çoğu zaman
oluşan iç birliği de yetersiz hale getirebilir ve ortaya trajik bir yenilgiyi
çıkarabilir. Tarihte hayli örneği vardır bu türden dengesiz ve orantısız
gelişmelerin. Ne var ki, bütün bu belirlemeler şu gerçeği değiştirmez; birlik,
organize birlik ortak enerjidir, ortak akıldır, ortak kuvvettir, sonuç almada
belirleyicidir ve o nedenle de yaşamsaldır.
Arzulanan birlik
Kürtler, Kürdistanlılar
birçok konuda olduğu gibi, birlik konusunda hala da derin bir çelişki
yaşıyorlar. Yirminci yüzyılın ikinci yarısı ama özellikle son çeyreği Kürtlerin
görece bilinçlenme ve örgütlenmesinde çok önemli bir zaman dilimidir. Kürtlerin
1975'te Kürdistanın güney yakasında karşılaştıkları ağır yenilgi bir şok etkisi
yarattı ve adeta Kürtleri sarsarak kendine getirdi. Bu dönem her parçanın kendi
koşullarında ama daha ileri, bilinçli ve modern örgütlenme sürecini hızlandırdı.
Klasik ve geleneksel politik hattın dışında birçok yeni yapılar şekillendi.
Yeni düşünceler, yeni perspektifler, yeni örgütsel modeller, yeni mücadele
yöntemleri ortaya çıktı. Pratik örgütsel faaliyetin yanında fikri cereyanlar
yayınsal düzeyde canlı bir tartışma platformu yarattı. Hemen tüm politik
akımlar teorik planda ve çok doğru olarak programlarına iç birliğin ne denli
yaşamsal olduğunu, geçmişteki yenilgilerin bu arzulanan birliğin
gerçekleşmemesinden kaynaklandığını o nedenle tüm milli dinamiklerin birliğinin
mutlaka örülmesi gerektiğini, bunun başarının temel şartı olduğunu yazdılar. Ne
ki, kendi pratik çalışmalarına yoğunlaşırken bu temel önermelerini unuttular ya
da pas geçtiler. Kimi zaman yine kendi çabalarıyla ortaya çıkan ortak çatıları da
işlevsiz hale getirerek ciddi bir çelişki içinde debelenip durdular. Politik
yapılar örgütler arası birliği teğet geçerken pratik faaliyet içinde çoğu zaman
kendi iç örgütsel birliklerini de zaafa uğratan anti birlikçi tutumlar
sergilediler. Yılların çabasıyla, ağır bedellerle oluşan kimi politik yapılar
bu ciddi yanlışlar yüzünden iç birliklerini bile koruyamadılar, savruldular,
dağıldılar ve o büyük emek ve enerjiyle yaratılan örgütler heba edildi. Birçoğu
da sırf bu anti birlikçi anlayışlar nedeniyle yüzlerce kadrosunu, sempatizanını
kıyıma uğrattı.
Tüm bu yaşanan teorik ve
pratik dengesizlik Kürtleri birlik gibi hayati bir konuda tam bir paradokslar
kuyusunun içine itti ve bir türlü bu dipsiz kuyudan çıkma yeteneği, başarısı
gösteremediler. Bu negatif duruş Kürtlere çok şey kaybettirdi. Ne yazık ki,
bugün de bu negatif durum devam ediyor. Düşünsel planda yine çok ulvi bir
şekilde birliğin öneminden, yaşamsallığından söz ediliyor lakin pratikte yine o
bildik çelişki devam ediyor ve bu anlayış ve pratik arzulanan birliğe ulaşmayı
engelliyor.
Ortaya çıkan birlikler
Yaşam devam ediyor, elbette
bağımsızlık için, özgürlük için mücadele de sürüyor. Kürtler birlik konusunda
yaşadıkları bu paradoksa, çizdikleri zigzaglara karşın savaşımlarını devam
ettiriyorlar. Bu direngenlik düşe kalka, ağır bedellerle de olsa bir biçimde
sürüyor. Kürt politik yapıları hem kendi içlerinde, hem kendi aralarında
demokratik rekabet kurallarını işletmeselerde, tek fişek misali işgal ve
ilhakçı kolonyalist hegemonyaya karşı mücadele ediyorlar. Bu yöntemle belli
çeperlerde kazanılıyor, işgalci güçler zora sokuluyor. Bu sadece tek örgütün
ciddi enerjisine dayalı savaşımda da ilerlemeler elde edilebiliyor. Buna
paralel olarak örgütler arası diyalog ve bazen biraraya gelmelerde sağlanabiliyor.
Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında bu türden şekillenmeler yaratılabiliyor.
Kimi zaman ortak platformlar, kimi zaman cephe tarzında birlikler oluşturuldu. Bazen
de ideolojik yakınlık esas alınarak dirsek temaslı kimi dayanışma türleri ortaya
kondu. Ancak sistematik ve kalıcı hale getirilemedi bu çalışmalar. 1970'li, 80'li,
90'lı yıllarda hemen tüm Kürdistan parçalarında bu değişik birlik modelleri
denendi ancak hiçbiri uzun ömürlü olmadı. Birlik gibi stratejik bir konuya
taktiksel yaklaşıldığı için bu çabalar dönemsel ve lokal kaldı.
Kürdistan'ın bütününü
kapsayan büyük birlik düşüncesi bir ütopya olarak sürekli Kürtlerin zihninde
var oldu. Özellikle 80'li yıllarda Ortadoğu sahasında bazı pratik adımlar
atıldı. Dört parçayı temsilen bir girişim başlatıldı. Ancak daha baştan metodik
olarak yanlış başlandığı için dumura uğradı daha doğrusu uğratıldı. Politik
örgütler arasında vetoculuk, ambargoculuk gibi son derece sakat bir anlayışla
hareket edildiği için bu birlik girişimi de kısa sürede dağıldı.
Yeni arayışlar
90'lı yılların başında
Kuveyt krizinin yarattığı elverişli şartlardan doğan Kürdistan'ın güney yakası
özerkleşme süreci Kürdistan'ın diğer parçalarındaki savaşımı olumlu yönde
etkiledi, pozitif motivasyon oldu. 19 Mayıs 1992 de yapılan seçimler ve
akabinde Hewlêr[Erbil]'de oluşturulan parlemento ile birlik umudu artarken ne
acı ki bu bahar havası uzun sürmedi ve yeniden muhteris bir iktidar paylaşımı amaçlı
kör bir iç hesaplaşmayla ayrışma derinleştirildi. Öte yandan bu negatif gelişme
Kürdistan ulusal kurtuluş güçleri arasında olması gereken büyük birlik fikrini de
tekrardan canlandırdı ve 90'lı yılların ortalarından itibaren pratik girişimler
başlatıldı. Özellikle Kürt diasporasının ikinci büyük alanlarından Avrupa
Birliği coğrafyasında çalışmalar hızlandırıldı. Tüm Kürdistan'dan belli başlı
politik akım temsilcileri, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar, bağımsız politik
kişilerin katılımıyla Brüksel merkezli Yurtdışı Kürdistan Parlementosu [PKDW-1995]
kuruldu. Ne yazık ki, bu kurum da istisnasız Kürdistan'ın tüm politik
kesimlerini, toplam dinamikleri kapsayamadı. 90'lı yılların sonlarına doğru
Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi giderek ivme kazanıyordu. Yirmibirinci
yüzyıla doğru Kürdistan bilinci artıyor, en geniş birlik daha çok kendini
dayatıyordu. Buna dönük arayışlar, çabalarda sürüyordu. Kürt dostları ısrarla
birliği tavsiye ediyor bu konuda dayanışmacı davranıyorlardı. Yirmibirinci
yüzyılın Kürt ve Kürdistan yüzyılı olabilmesi için bu bütün Kürdistan
dinamiklerinin birliği elzemdi. Sürekli Kürtler ve Kürdistan davasının lehine
gelişen bölgesel ve uluslararası konjonktür bu çabaları hızlandırdı. Bu hızlı
gelişen süreçten korkan bölge sömürgecileri çok yönlü saldırılarını,
manevralarını arttırdılar. Tüm Kürtlerde artık bir ortak temsil organının
oluşması isteği doruktaydı. Çeşitli ülkelerdeki modeller tartışılıyordu.
Özellikle Nelson Mandela liderliğindeki Güney Afrika halkının kurtuluş
mücadelesinin yarattığı "Kongre" modeli dikkat çekiciydi Kürtler ve
Kürdistanlılar için. Bu süreç ve birlik arzusu Mayıs 1999'da KNK olarak bilinen
Kürdistan Ulusal Kongresi'ni doğurdu. KNK'nin oluşma sürecinde kapsam daha
geniş tutulmasına karşın Kürtler arasında süregelen demokratik olmayan rekabet
ve monopolist anlayışlar yine de arzulanan, Kürdistan'ın eksiksiz, mutlak tüm
dinamiklerinin beraberliğini sağlayamadı ve KNK görece makul çoğunlukla
kurulmasına rağmen tüm toplam kesimleri kapsayamadı. Herşeye karşın KNK bu yöndeki
faaliyetini sürdürdü, dışarda kalan diğer dinamikleride içine alabilecek ya da
beraberce yeni bir şekillenme yaratabilecek esneklikle hareket etti.
Yeni süreç
Tabii özellikle sömürgeci
devletler bu süre zarfında boş durmadılar, tüm imkanlarını seferber ederek
Kürtlerin, Kürdistanlıların temsil kabiliyetini sabote etmeye çalıştılar,
birlik sürecini zehirleyip tahrip etmeye uğraştılar. Özellikle Kürdistan’ın
kuzey yakasında 1999 Belediye seçimlerinde Kürtlerin elde ettiği başarı ve
yerel yönetimleri kazanması, ardından 2003 Nisanında Saddam rejiminin alaşağı
edilmesiyle birlikte Kürdistan mücadelesinin Irak içinde kazandığı anayasal
resmiyet, 21. yüzyılın başlarından itibaren ileriye doğru seyri değişen
Kürdistan kurtuluş mücadelesinin etkisini arttırdı ve Kürtlerin,
Kürdistanlıların bu savaşımı ve kazanımları bölgesel değişimin motor gücü
haline geldi. 2010'ların başlarından itibaren uluslarası desteğin artması ve
Kürdistan ulusal kurtuluşçu güçlerin savaşımlarını daha geniş alana yaymaları
beraberinde yeni kazanımları getirdi. Sömürgeci rejimlerden Suriye yönetiminin katliamcı
baskıları dış demokratik dinamiklerin de harekete geçmesine neden oldu. Içerde
Kürt dinamiği, dışardan demokratik dinamikle paralel ve dayanışma temelinde
geliştikçe Kürdistan'ın batı yakası da özgürleşme ve özerkleşme sürecine girdi.
Elbette gerici sömürgeci devletler, yönetimler Kürtlerin, Kürdistanlıların bu
muazzam gelişimini etkisizleştirmek, hiç değilse sınırlamak için çok yönlü
faaliyete geçtiler. Aralarındaki tüm çıkar çelişkilerine karşın bazen gizli
bazen açık ama paralelce anti Kürt ve anti Kürdistan politikalar geliştirdiler
ve uyguladılar. Bu konuda Iran ve Türkiye farklı kulvarlarda, değişik
eksenlerde yer alsalarda Kürtleri bertaraf etmede dirsek temasının ötesinde
eylem beraberliği yaptılar ve halen de yapıyorlar.
Gelinen bu yeni aşamada
Kürdistan'ın güney ve batı yakalarının elde ettiği mevcut statü [federal] ve bunun
daha ileri formatlara, örneğin bağımsızlık ve konfederal yapıya dönüştürülme
çabalarına karşı özellikle Türkiye ve Iran aktif bir saldırı içindeler.
Birbirinden farklı gibi görünse de aslında eylemsel bir dayanışma içindeler.
Türkiye'nin alan hakimiyeti saldırganlığına paralel bir şekilde Iran'da sızmacı
bir taktikle aynı amaç içinde hareket ediyorlar. Türkiye'nin Kürdistan'ın batı
yakasına yönelik bu aleni askeri işgaline karşı Iran'ın geliştirdiği maskeli
işgalcilik de Kürdistan kazanımlarını tasfiye etme hamleleridir. Bir yandan
nüfuz rekabeti öte yandan alan olarak Kürdistan'da operasyonel eylemlilik
Türkiye ve Iran'ın anti Kürt ve anti Kürdistan niyetini açığa vuruyor. Iran
doğu cephesinden, Türkiye geniş güney cephesinden Kürdistan'ın güney ve batı
kazanımlarını tahrip etmeye çalışıyorlar. Kürdistan'ın kuzeyi ve doğusunda
zaten bu işgalci devletler Kürt halkına göz açtırmıyor, nefes aldırmıyorlar. Velhasıl
komplo derin, tehlike büyük. Yeni sürecin özeti budur Kürt ve Kürdistan
bakımından.
O halde ne yapılmalı
Bunun cevabının doğru bir
biçimde aranması gerekir. Yeni süreç beraberinde yeni birlik modellerini
getirecektir. Bugüne kadar yapılan birlikler önemsiz değildir, aksine
yararlanılması gereken deneyimlerdir. Kürtler Kürdistan'ın nüfusça en kalabalık
halkı ve coğrafyaya adını veren etnik topluluktur. Kürdistan'daki etnik
homojenlik giderek değişim gösteriyor ve bir etnik heterojenleşme var. Kürtlerin
dışında Kürdistan'da yaşayan etnik topluluklar var ve bunlarında demokratik
hakları sözkonusudur. O nedenle elbette Kürtler homojen bir etnik topluluk
olarak kendi kurumsal temsiliyeti olan ulusal birliklerini, organlarını,
kongre, meclis veya parlemento ya da bir başka model şeklinde oluşturabilirler.
Ancak bir de diğer Kürdistanlılar var. Onlar da kendi öz etnik kurumlarını
kurabilirler. Kürtler ve Kürdistanlılar bu öz kurumlarının toplamından oluşan
demokratik bir çatıyı federal veya konfederal olarak örgütleyebilirler. Ya da
Kürt ve Kürdistanlıların demokratik temsiliyetini ifade eden delegasyonların
biraraya gelmesiyle bir üst temsil organı kurabilirler. Ortak kurumun ismi de
önemlidir. Tüm Kürdistanlıları temsil edecek bir birlik organının ülkesel
ifadesinin olması gerekir. Kürdistanlıları biraraya getiren üst organın adında
"ulusal" değil "ülkesel" kavramı olmalıdır. Örneğin eğer
tüm Kürdistanlıların birliği hedeflenecekse ve model ve isim olarak da "kongre"
tercih edilecekse "Kürdistan Ülkesel Kongresi" [Kongreya Niştimanî ya
Kurdistanê - Kongreya Welatî ya Kurdistanê] ya da sadece "Kürdistan
Kongresi" [Kongreya Kurdistanê] olmalıdır. Yok eğer sadece Kürtlerin
birliği amaçlanıyorsa o zaman "Kürt Ulusal Kongresi" [Kongreya
Neteweyî ya Kurdistanê] denebilir.
Bugünlerde Kürdistanlıların
büyük birlik konusu tekrar gündemde ve konuşuluyor. KNK bu konuda aktif bir
insiyatifle davranıyor. Haziran ortalarından itibaren Kürdistan'ın güney ve
batı yakalarında etraflı görüşmeler yapıldı KNK tarafından. Yine Kürdistan'ın kuzey
ve doğu yakası örgütleriyle konuşuldu. Bu çok yönlü görüş alışverişlerinden
herzaman olduğu üzere yine "birlik hemen şimdi" gibi fazla iyimser
bir sonuç çıktıysa da yine de hiç şüphesiz olumlu bir adım ve girişimdi. Bu
arzu edilen en geniş ulusal ve ülkesel birliğin nasıl gerçekleştirilebileceğini
tartışmak üzere 15-16 Temmuz [2017] da iki günlük bir danışma toplantısı yapıldı
Süleymaniye'de. Katılım, ilgi iyiydi ancak yine de ısrarla istenen mutlak
toplam katılım sağlanamadı. Dolayısiyle bileşimde yıllardır arzu edilen tam
genişliğe, belirleyici yeterliliğe ulaşılamadı. Kaldı ki bu durum, mevcut
gerilimli iç politik atmosfer dikkate alındığında çok şaşırtıcı da olmamalı ve
bir pesimizme de yol açmamalıdır. Tabii bu görece sınırlılık toplantının
önemini eksiltmez. Herşeye karşın verili şartlarda katılım sağlayanlarca değişik
görüş ve düşünceler, eleştiriler dile getirildi ve geleceğe dönük yeni
projeksiyonlar için yararlı öneriler sunuldu ki zaten KNK'nin bu geleneksel
danışma toplantısından amaçladığı da buydu.
Bu toplantının da ortaya
çıkardığı gibi, bundan böyle birlik konusunda yaşanan süreçlerin ne denli girift,
sancılı, ne kadar zorluklarla dolu olduğu bilinerek hareket edilmeli, daha
rasyonel davranılmalı, toplam koşullar ve dinamiklerin genel ve özel
pozisyonları dikkate alınarak hedef belirlenmelidir. Özellikle Temmuz 2013
Hewlêr [Erbil] başarısız deneyimi hatırdan çıkarılmamalı, sonuçları sağlıklıca
analiz edilmeli ve eğer bugün yeniden bir ulusal ve ülkesel birlik için kollar
sıvanmışsa, o zaman geçmiş tüm deneyimlerden ders çıkarılmalıdır. Iyi, doğru ve
isabetli bir muhasebe yapılmalıdır. Geçmişte her ne, bu arzu edilen büyük
birliği engelleyici olmuşsa, o tüm çıplaklığıyla ortaya konmalı, bilinmeli,
söylenmeli ve tekrarından kaçınılmalıdır.
Yine birlik derken eskide
ısrar edilmemeli, yeni örgütsel tabu ve dogmalar yaratılmamalı, yeni sürece
uygun yeni örgütsel modeller bulunmalıdır. Büyük ulusal ve ülkesel birliklerde
hakimiyetçi değil demokratik davranılmalı ve tüm dinamikler hesaba katılarak
sadece politik örgütlerin oluşturduğu bir birlik değil, diğer sivil kişi ve
kurumları da kapsayan bir birlik amaçlanmalıdır. Birliklerden maksat sadece
matematiksel toplam olmamalı, düşünsel verimliliği ve pratik işlevselliği olan
bir doku örülmelidir. Yine mevcut statüko içinde arzulanan büyük Kürdistan dinamiklerinin
birliği kurulamıyorsa [çünkü Türkiye ve Iran şiddetle karşı çıkıyor, kendileri
engelleyemiyorlarsa da başka müttefiklerini devreye sokarak sabote etmeye
çalışıyorlar], parçalar düzeyinde cephe, kongre, meclis ya da ortakça bulunan
bir modelle birlikler kurulabilir ardından bunlar arasında ortak bir koordinasyon
mekanizması oluşturulabilir. Bugün Kürdistan politik ve örgütsel dünyasına
egemen olan iki merkezlilik [PKK ve PDK eksenli], -ki bu durum bu Süleymaniye danışma
toplantısında da açıklıkla görüldü- ve her merkezin etrafında oluşan preferi
realitesi, herşeye ve tüm zorluklarına karşın bir avantaja çevrilebilir, amaçlanan
büyük birlik zeminine evriltilebilir, ortak platforma kanalize edilebilir ve bu
yönde ciddi ve yapıcı bir çaba içinde olunmalıdır. Yaşanan deneylerden yola
çıkarak ve tabii Süleymaniye toplantısının da tekrardan ortaya çıkardığı gibi,
birliklerde şablonlarla hareket edilmemeli, strüktür ve isim dahil olmak üzere beraberce
uygun, makul ve işlevsel bir model bulunmalı ve artık büyük birlik için istisnasız
toplam dinamikler hedeflenmeli ve bir şekilde sonuca ulaşılmalıdır.
Zamanın ruhu
Yeni süreç, yeni zaman aynı şekilde
yeni bir ruh gerektirir. Yeniyi seçme, yenileşmeyi hedefleme eskiyi red ve
inkar değildir. Eskinin yanlışlarından, eksik aksağından kurtulmak ve gelişme
diyalektiğini doğru bir biçimde okuyarak, sağlam bir biçimde analiz ederek,
gelişme trendini iyi yakalayarak daha güçlü ve daha etkili, daha donanımlı yola
devam etmek demektir. Zamanın ruhunu iyi okumak gerekir. Bu okuma, gerçeği
doğru değerlendirip ona uygun donanmak ve davranmak demektir. Zamanın ruhuna
uygun düşünce sistematiği oluşturulmalı ve bu zamanın ruhuyla sürdürülecek
mücadelenin gereksinim duyduğu araç gereçlerle donanılmalıdır. Nihayetinde
örgütler, kurumlar amaç için birer araçtır ve doğru olan yapılmalıdır. O
nedenle yeni ulusal veya ülkesel birlik için demokratik, yatay ve koalisyonel modeller
tercih edilmelidir. Yaşadığımız zamanın ruhuna en uygun ve modern dünyada da
uygulanan ve sonuç alıcı işlevselliği olan demokratik birlikler
koalisyonlardır. Büyük küçük katılımcılar, bireyler özgür iradeleriyle ama
ortak amaçlar için ve anlaşmalı olarak bir arada oluyorlar ve bu demokratik özellik
çok önemlidir. Büyüklerin kolu kanadı altında oluşan birliklerden esasen o
büyüklere de fayda gelmez, gelmiyor ve kaldı ki bu yaşanan pratiklerde de
görülüyor. O nedenle artık bu klasik, geleneksel yapılaşmalarda birlik
aranmamalı, döneme, zamana, yeni sosyolojik şekillenmeye uygun birlik modelleri
üzerinde yoğunlaşılmalıdır. Bunun için ortak düşünülmeli, ortak davranılmalı ve
ortak çareler üretilmelidir. Örgütler 80'li yıllarda hem birbirlerine hem de
etkili bireylere karşı acımasızca kullandıkları vetocu, ambargocu, boykotçu ve
by pasçı yaklaşımlardan uzak durmalıdır. Büyükler küçüklere akıl verme,
yönlendirme ve tavsiyede bulunmaktan vazgeçmeli, onlarla birlikte ve eşitçe bu
ortak iradeyi örgütlemeye çalışmalı ve kolektif liderlik modeli olan rotasyon
sistemiyle yönetim görevi yerine getirilmelidir.
Imtihan
Kürtler, Kürdistanlılar
bugün yeniden olması gereken birliklerini yaratmak için adım atıyorlarsa hesabını
kitabını iyi yapmalıdırlar. Kürtler, Kürdistanlılar hep söylüyorlar;
"birlik olamadık kaybettik"!. O halde yapmaları gereken kaybetmek
için değil kazanmak için enerji sarfetmektir. Birlik kazandıracaksa, ona
inanılıyorsa gereği yapılmalıdır. Bu aşamadan itibaren birlik hedefinden sapmanın
mazereti olamaz kimse için. Bu bakımdan Kürtler, Kürdistanlılar büyük bir
imtihanla karşıkarşıyadırlar. Bu hakikaten kıyamet imtihanıdır. Kürdistan'ın
etrafında tam bir kıyamet senaryosunu yaşama geçirmek için Türkiye ve Iran,
Bağdad ve Şam'ın Arap şovenisti yönetimlerinin de desteğiyle saldırı
halindeler. Kürdistan'ın güney ve batı kazanımlarını sömürgeciler, Türkiye ve
Iran, anlaşmalı ve dayanışmacı bir plan dahilinde tehdit ediyor ve sende
korumak ve daha ileri mevzilere mi taşımak istiyorsun, o halde güçlerini birleştircek
ve bu birlik içinde kendini, yurdunu, kazanımlarını savunacaksın. Kürdistan'ın
kuzeyinde, doğusunda bu iki sömürgeci devletin baskılarına karşı hak, hukuk
savaşımı mı veriyorsun, vereceksin, o halde tüm güçleri biraraya getirici
politikalar planlayacak ve hayata geçirerek işgalcilere karşı başarıyı elde
etmeye çalışacaksın. Bunun başka yolu yoktur. Sömürgeci devletler ayrı
dursalarda Kürde, Kürdistanlıya, Kürdistan'a ortak vuruyor. O halde, Kürt ve
Kürdistan özgürlük dinamikleri de yapısal olarak birbirinden ayrı durabilirler
ancak kendi otonom yapılarını bir koalisyonel zemin içinde biraraya getirerek
düşmana ortak vurabilirler ve bunun gereğini işte bu birlik çabalarını ete
kemiğe büründürerek yapmalıdırlar.
Sonuç itibariyle; birliğin
oluşamaması günahından hiçbir Kürt, Kürdistanlı muaf değildir. Bu pay
sorumluluk düzeyiyle orantılıdır elbette. Lakin bugün Kürtler, Kürdistanlılar
bu günahlı geçmişten dolayı birbirlerine fatura çıkaracağına, kararlılıkla yeni
sürece odaklanmalı ve büyük birliğin oluşturulmasına yoğunlaşmalıdırlar ve
bunun da tam zamanıdır. Güney yakasında 25 Eylül'de [2017] yapılacak referandum
zamanlama olarak iyi bir fırsattır ve o bölge halkımızla tam anlamıyla
dayanışılarak bu süreç büyük birlik rotasına yönlendirilebilir.
Ne diyor Kürtlerle dayanışma
içinde olan dostlar: Kürtlere tarihi fırsat doğdu, birlik olurlarsa kazanırlar,
olmazlarsa kaybederler.
Hiç kuşku yok ki, tümden
kaybetmez Kürtler. Çünkü yok edilemeyecek kadar güç biriktirdi Kürtler. Ne ki,
ya muazzam bir birliktelik yaratarak kaderimizi, statümüzün çapını, kapsamını
biz belirleyeceğiz veya arzularımıza yakın bir sonuç alacağız ya da dağınık
kalarak egemenlerin, sahadakilerin kendi çıkarlarına yettiği kadarıyla bize
sundukları statüye razı olacağız!
Kürtlerin, Kürdistanlıların
birlik ile imtihanı var. Kalmakta, geçmekte bizim elimizde. Kalmak kaybettirir,
geçmek kazandırır.
Ne yapalım, evet ne yapalım!
Not:
1. Bu yazıda "Birlik" konusunu işlerken genelleme yaptım. Amaç
birliğe hizmet eden dili kullanmaktır. Özellemenin bir yararı yoktur, kaldı ki
yeri de başkadır. O nedenle kimse alınganlık yapmamalı ama hepimiz, herkes payı
derecesinde düşünmelidir.
2. Bu yazı, KNK'nin 15-16 Temmuz 2017, Süleymaniye toplantısından önce
yazıldı ve planlamaya göre toplantı sürerken gazetede yayınlanacaktı. Ne ki,
gazetenin 14 Temmuz ile ilgili yoğun gündeminden dolayı yazı gecikmeli
yayınlanıyor. O nedenle, yazının KNK'nin Süleymaniye toplantısı ile ilgili
kısmını toplantı sonrası zaman kipine göre düzelttim. Yazıyı gazeteye tekrar gönderirken
toplantının sonuç bildirgesi henüz yayınlanmamıştı.
ROJAN HAZIM
Yeni Not:
Bu yazı Yeni Özgür
Politika gazetesinde, 19 ve 20 Temmuz [2017] günlerinde, 10. sayfada yayınlandı.
Linkler:
http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=74221
http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=74271