ÖNEMLI NOT:
Aşağıdaki tekst e-mail ile bize de geldi. Bu
tarz yazılara sitemizde yer vermiyoruz aslında. Ne ki, istisnaen bu yazıyı
okuyucumuzla paylaşmak istedik. Yazı tam bir Kurdofobi portresi çiziyor. Yazıda
dile getirilen görüşler Türk insanının çoğunlukla veya ağırlıkla paylaştığı
düşünceler midir? Bunu söylemek, genellemek haksızlık olur. Kuşkusuz böyle
düşünmeyenler de var ama açıkça belirtmek gerekir ki bunlar çok olsalar da
sesleri az çıkıyor ve bu da sanki azlar gibi bir his uyandırıyor Kürt
insanında. Kaldı ki, bu görüş ve düşünceler dünden bugüne bir resmi politika
olarak Türk devlet yaşamına yön verdi ve içinde yaşadığımız şu sıcak çatışmalı
günlerde de bu görülüyor. Az da olsa Türk insanında, ama bir bütün olarak
devlet politikasında bu faşîzan anlayış egemen olduğu sürece Kürtler ve Türkler
arasında çatışma ve düşmanlık bitmeyecektir ne yazık ki…
Umarız ki Türk insanına, Türk devletine
aklıselim hakim olur, çağdaş düşünülür ve yine çağdaş yol ve yöntemler bulunup
kullanılarak Kürt insanıyla barışılır ve iki halkın iyi komşuluk ilişkileri ve
barış içinde yanyana yaşama koşulları yaratılır.
Murat Belge’nin bu yazıya ilişkin Radikal
gazetesinde yayınlanan kısa yorumunu da ekliyoruz.
Ayrıca yazıyı geldiği haliyle yayınlıyoruz.
ROJAN HAZIM
Nisan 2006
**
BÜTÜN KÜRTLER
yorum yok...bu da bir fikir , böylesi hiç
gelmemişti göndermek istedim, yoksa kafatasçı değilim...........
SORUN BÖLÜCÜLÜK VEYA TERÖR DEĞIL; SORUN KÜRDÜN
TA KENDISIDIR.
Türkiye'de her gün kız çocukları kaçırılıp zorla
fuhuşa sürükleniyor, kadınlarımız kapkaça tecavüze uğruyor, her gün şehirlerde
PKK gösterileri yapılıyor, Türk bayrakları yakılıyor, otobüsler yakılıyor, her
gün birkaç asker şehit oluyor.
Bunları kim yapıyor?
Neden ezelden beri sadece kürtler ayaklanıyor,
kürtler örgüt kuruyor, kürtler kan döküyor?..
Arabamızı kaldırımın kenarına park ettiğimizde
tepemize dikilip park parası isteyen, vermezsek biz yokken arabamızı çizip
kaçan değnekçiler niye hep kürttür?..
Kırmızı ışıklarda arabamızın camına yapışıp
dilenenler niye hep kürttür?.. Sokakta adım başı önümüze çıkıp "abeeey
nooolur bir harçlıhh viir" diye sülük gibi yapışan, vermediğimiz takdirde
küfreden 10 - 15 yaşındaki madde bağımlısı yaratıklar niye hep kürttür?..
Toplumsal bir sorun haline gelen, cinayet dahi
işleyen tinercilerin etnik kökenleri incelendiğinde kürt oldukları meydana
çıkmıyor mu?..
Bunlar yüzünden insanlar sokakta rahat gezemez
hale geldiler.
Bu da bir terördür, şehirlerin göbeğindeki
bireysel kürt terörüdür.
Yol ortasında yakamıza yapışıp kadın pazarlamaya
çalışan pezevenkler, genelev işletmecileri neden hep kürttür de başka birşey
değildir?..
Istanbul Beyoğlu'ndaki, Ankara Maltepe'deki,
vs... gençlerimizi zehirleyen "bar" adlı batakhanelerin sahipleri,
işletmecileri neden kürttür?..
Haraççılık ve çek - senet tahsilatı ile
uğraşarak kendi halindeki insanları canından bezdiren kann emiciler niye hep
kürttür? Oto galericiliği ve emlakçılık adı altında tefecilik yaparak milletin
varlığını sömürenler niye hep kürttür?..
Uyuşturucu pazarlayanlar neden hep bilmem hangi
aşiretin mensubu kürtlerdir?.. Hüseyin Baybaşinler, Abuzer Uğurlular, Urfi
Çetinkayalar nedir?.. kız çocuklarının kaçırılıp zorla fuhuşa sürüklenmesinde,
gençlerimizin uyuşturucu ile zehirlenmesinde %99 pay kürtlerin değil midir?
Dört tane Hollandalı turistin (biri de erkek)
ırzına geçip ikisini öldüren ve bu sayede bizi tüm dünyaya rezil eden
"Alanya sapığı" lakaplı Hakan Karayavuz ve Susurluk'ta, 11 yaşındaki
Türk kızı Avşar Sıla Çaldıran'ı iple boğduktan sonra cesedinin ırzına geçen
Recep Ipek neden kürttür?..
Taciz ve tecavüzcülerin neden büyük çoğunluğunu
kürtler oluşturuyor? Her ikisi de uzun yıllardır aynı mesleği icra ettikleri
halde, Orhan Gencebay'ın adının şimdiye dek hiçbir kötü olaya karışmaması,
Ibrahim Tatlıses'in ise her türlü rezilliği yapması, her çeşit suçu işlemesinin
sebebi birinin Türk, diğerinin kürt olmasıdır.
Bu örnekler uzayıp gider... Kısacası "kürt
sorunu" bazılarının empoze etmeye çalıştığı gibi sadece PKK'dan ya da
siyasi olaylardan ibaret değildir. Türkiye genelinde her türlü pis, rezil işi
yapanların, her türlü adi suçu işleyenlerin büyük bir kısmı kürtlerdir. Genelev
işleten kürdü, pavyon işleten kürdü, kumar oynatan kürdü, mafyacılık yapan
kürdü, uyuşturucu satan kürdü, yankesicilik, hırsızlık, kapkaç yapan kürdü,
kaldırımları parselleyen kürdü, ırza tecavüz eden kürdü emperyalistler
kışkırtmıyor, PKK ile de ilgileri yok... Taşıdıkları kanın gereğini yerine
getirerek bu suçları işliyorlar. Biz Türkçüler, sosyal açıdan
değerlendirdiğimiz kürt meselesine bir bütün olarak bakıyoruz ve bunların
topluma zarar veren yaratıklar olduğu konusunda tüm Türkleri bilinçlendirmeye
çalışıyoruz. http://www.kurdish.com sitesine girip "Demographic
Trends" başlıklı tabloya bir göz atınız. Kürtlerin 2050 yılında Ortadoğudaki
nüfuslarının 87 milyon, Türkiye'deki nüfuslarının ise 57 milyon olacağı
belirtiliyor. Bunlar doğru verilerdir, yani bir sallama söz konusu değildir,
hatta az bile verilmiştir. Çünkü çarpraz üreme, yani 8 çocuğun diğer 8 çocukla
ilerde evlenecekleri düşünülüp onların çocuklarının da çarpraz olarak
üreyecekleri düşünülürse bu tablo yetersiz kalmaktadır. Ayrıca bu süre içinde
milyonlarca Türk kürtlerle karışarak kürtleşecektir. Türklerin nüfus artış
oranı ise bugün neredeyse Avrupa ülkeleri seviyesine inmiştir. Türk illerinde doğum kontrol
uygulamasını teşvik ederek Türklüğün kuyusunu kazan devletimizin alçak
siyasetçileri; Güneydoğuya verdiği çocuk
yardımları ile kürtlerin üremelerini teşvik etmektedir. Üremeyip de ne
yapsınlar?
Devlet Bakanı Beşir Atalay'a bağlı Sosyal Yardım
ve Dayanışma Fonu (Fak - Fuk - Fon) başta Muş olmak üzere nüfusun %95'inin
kürtlerden oluştuğu bazı doğu illerinde çocuk başına para kampanyası
başlatmıştır. Bu durum zaten çok hızlı üreyen kürtlerin daha da fazla üremesi demektir.
Yapılan yardımların miktarları :
Ilköğretime devam eden erkek öğrencilere ayda 20
YTL
Ilköğretime devam eden kız öğrencilere ayda 23
YTL
Ortaöğretime devam eden erkek öğrencilere ayda
28 YTL
Ortaöğretime devam eden kız öğrencilere ayda 39
YTL
Sağlık yardımı olarak her çocuğa ayda 15 YTL
Her anne adayı için gebeliğin ilk 7 ayında ayda
18 YTL
Her anne adayı için doğumda 50 YTL
Çocuk yardımı çok hızlı üreyen kürtlerin
ağırlıklı olduğu şehirlere değil, üreme hızı sıfır olan Türklerin yaşadığı şehirlere
yapılmalıydı. Kürtler ne kadar çok çocuk yaparlarsa, o kadar çok para
kazanıyorlar. 10 çocuğa sahip bir aile, çocuk başına ayda 15 YTL'den toplam 150
YTL para alıyor.Doğum ve okul için yardımlarıda eklersek 10 çocuklu bir ailenin
devletten aldığı para ayda 500 YTL'yi geçiyor. Birkaç ay önce gazete ve
televizyonlarda şahane bir haber vardı.Diyarbakır'da bir Kürt dişisi 8
yavrusundan sonra, 9.sunu ikiz olarak peydahlarken, çocuklar ölüm tehlikesine
giriyor ve Türk askeri doktorları gelip bebeleri kurtarıyor, hastanede kuvöze
koyuyor. Bu sefer Van'dan, yine süper bir haber var. 68 yaşında bir Kürt, 26
yaşındaki ikinci karısından 13. yavrusunu peydahlamış. Toplam 13 çocuğu 100
kadar torunu varmış, artık başka çocuk istemiyormuş, yorulmuş.Gazeteci, "bu
kadar çocuğa bu fakirlikle nasılbakıyorsunuz?"dediğinde, Kürdün cevabı
harikaydı. "Kaymakamlık gerekli her tür yardımı yapıyor, hiç bir sorunumuz
olmuyor" !!! Sakın kimse bunu insanlıkla, hümanizmle, devletin
vatandaşının hayatını koruma ilkeleri ile falan açıklamaya kalkışmasın.
Benim ülkeme göz dikmiş bir halkın, benim
vergilerimle beslenip daha çok üremelerini sağlayıp on milyonlarca asalak
yaratmanın hiç bir ilke ile ilgisi yoktur. Bu rejimin kendisinin kurucusu olan
asli unsura, yani Türklere ihanet etmek açısından devşirme Osmanlı'dan hiçbir
farkı kalmamıştır. Gayet açıkça Türkler özendirilip en sıkı şekilde nüfus
planlaması uygulanırken, Kürtlerden elektrik, su parası bile alınmayıp,
nüfuslarını iyice arttırıp Türkleri geçebilmelerine çanak tulmaktadır.
Ülke genelinde kaçak elektirik oranlarına göz
atalım.
Şanlıurfa % 66.7
Diyarbakır % 62.7
Hakkari % 62.5
Mardin % 59.3
Van % 58.0
Şırnak % 52.0
Batman % 51.0
Muş % 50.0
Bitlis % 48.0
Siirt % 48.0
Kastamonu % 4,
Trabzon %5,4
Giresun %3,5
Işte kaçak elektirik tablosu. Yoruma gerek var
mı?
Nihai amaçlarını gerçekleştirmek için ne
cesaretleri ne zekaları ne de kültürleri olan bu etnik cemaat, tek yolu
Tanrı'nın kişilere verdiği doğal içgüdüyü (üreme) bir savaş silahı olarak
kullanmakta bulmuş durumdadır. Yakın bir gelecekte nüfusu 100 milyon - ki bunun
en aşağı yarısı kürt olan bir Türkiye çocuklarımızı bekliyor... Bayrak aynı
bayrak, sınırlar bozulmamış, isim değişmemiş ama ortada ?Türk? kalmamış. Birkaç
milyon kalmış elbette ama onlarda tedirgin yaşıyorlar. Ortada Brezilya gibi,
lisanı, soyu sopu karışık, ırk çorbası bir ülke.. Ama hala müslüman... Bizim
için bir yıkım olan bu durum, ?72 millete bir göz ile bakan? hümanistlere bir
rahatsızlık vermez. Yaşadığımız topraklarda şu an için en büyük tehlike
kürtlerdir. Dün bunu inkar edenlerin savunduğu fikirler, kürtlerin gerçek
yüzlerini göstermesiyle bugün bir bir intihar ediyor. Bu cümleleri okuduğunuzda
etkisi altında kaldığınız propaganda yüzünden yargılayıcı duygulara sahip
olabilir; kürtlere karşı katı bir tavır alma diye düşünebilirsiniz. Fakirlik,
eğitimsizlik gibi onlarca sebep sıralayıp, sosyal yalanlar uydurup, hergün
sizin veya tanıdıklarınızın payına düşeni bir şekilde aldığı yanıbaşınızdaki
kürt terörünün varlığını inkar edebilirsiniz. Bunları düşünmek sizi rahatlatır.
Kürdofil medyanın enjekte ettiği bu uyuşturucu sizi olan bitenden
uzaklaştırabilir. Ancak gerçekleri değiştiremez. Gerçek aciz değildir.
Gerçekleri kim anlatacak? Kim gösterebilecek ezilmiş sandığınız kürtlerin
hergün yanıbaşınızda yaptığı ahlaksızlık ve saldırganlığı? Kerkük'te arkasına
ABD'yi alınca Türkmenler'i katleden bu aşağılık topluluğun eline fırsat
geçtiğinde uyguladığı baskıdan kim söz edecek?
Okuldan, işten dönüp televizyonu açtığınızda tüm
kanalları kaplayan Kürt dizileri ile mi bilinçleneceksiniz; yoksa PKK'ya yardım
edip sonrada kasetleri Türkler tarafından kapışılan, konserlerinde izdiham
yaşanan kürt ibo, mahsun, berdan, keko, şavata, ahmet kaya, özcan ve hergün
yenisi çıkan şarkıcı bozuntuları ile mi? Sol merkezli görüş onlara herkesten
fazla sahip çıkıp tabanını genişletmeye çalışırken, yıllar sonra kullanılıp bir
kenara atılacağının farkında değildi. Sağ tarafta durum daha da vahimdi.Ancak
bunların içinde belki de en acı olanı, kürtler tarafından aldatılmayı halen
gururuna yedirip itiraf edemeyen sözde milliyetçilerin (!) durumudur.
PKK ve Apo'yu Ermeni, dağdaki kürtleri
kandırılmış, sokaktakileri de kardeş
ilan eden ülkücü anlayışın Türklere verdiği zarar gelecekte tarih kitaplarına
konu olacaktır. Gerçeği daha fazla inkar etmek anlamsız. Bu son perdedir. Bir yandan ABD talimatlı
kürt dizileri, diğer yandan Avrupa tavsiyeli gelin-kaynana programları ile
giderek daha fazla esir şehrin insanlarına benziyorsunuz Kürtlerin hızla neden
ürediklerini ve yayıldıklarını anlatıp, önlem almaktan bahsedenlere onlardan
önce siz karşı çıkacaksınız. Çünkü bulanık gözleriniz mahallenizde bir eve
doluşup, ahlaksızca ve bilinçli bir şekilde üremeye devam eden kürtleri değil
ancak dizidekileri seçebilecek.
Artık sokakta sizin ve yakınlarınızın canını
yakan tinerciler denince bunun tek sebebi olan kürtleri düşünmeyeceksiniz bile.
Eğitimsizlik,fakirlik,sosyal adalet gibi kavramların arasında boğulacak;
kafanızı toplayıp gerçek soruyu asla soramayacaksınız. PKK denince aklınıza
kürtler gelmeyecek. O dış güçlerin oyunuydu diyecek,bitti sanacak; öldürülen
binlerce teröristin kaç milyon akrabası ve sempatizanı olduğunu
hesaplayamayacaksınız. Ilköğretim çağındaki kız çocuklarına dahi askıntı olup,
fırsat bulunca her türlü kötülüğü yapanların onlar olduğunu bilmek istemeyecek;
kürtler göç etmeden önce şehrinizin ne kadar huzurlu olduğunu anlatmaya
çalışanları duyamayacaksınız. söz azınlık haklarından açıldığında, Kerkük'te
Türkçe ders verdiği için eğitim yuvalarına bile saldıran kürtlerin hakkını
onlardan çok savunduğunuzun farkında olmayacaksınız. Sosyal eşitsizlik denince
aklınıza sadece ekranda gözünüze sokulan Güneydoğu illeri gelecek. Ülkenin en
yoksul beş ilinden ikisi olan Gümüşhane'nin, Kastamonu'nun neden suçlu üretmediğini
anlayamayacaksınız. Karadeniz Bölgesinde elektriği ve suyu dahi olmayan köyleri
hiç bilmeyeceksiniz. Toplum olarak düzenimizi, birey olarak yaşantımızı, aile
olarak huzurumuzu ve millet olarak sağlımızı bozan kürtlerin yarattığı
tehlikeyi hala inkar etmek eğer gaflet değilse, nedir? Kürtlerin yaptıklarını
es geçip kabahati dış güçlerde aramakta hiç
gerçekçi değil. Bu topluluk tarafından icra edilen ? Kapkaç,
yankesicilik, hırsızlık, töre cinayetleri, taciz, gasp, beğendiği kızı şehrin
orta yerinde kaçırıp ırzına geçerek evliliğe zorlama, etnik dayanışma ile
gittiği tüm yerleri hegamonyası altına
alıp kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımama, haklı haksız her mecliste
sadece kendisinden olduğu için birbirlerini destekleme, çocuk kaçırma,
sapıklık, 9-10 yaşlarında çocukların tecavüz edilip öldürülmesi, elektrik su
parası ödememe, vergi ödememe, sahteciliklerle asalak gibi yaşama, turistlik
kasabaları ele geçirerek hem yerli halka, hemde turistlere zarar verme,
devletin her imkanını sömürme, trafik magandalığı, şehir magandalığı, haraç
toplama, liselerde, ilkokullarda çeteler kurup diğer öğrencileri sindirme,
sahip olduğu feodal kültürü yaşadığı yere uydurmaya çalışma, uymayanlara zarar
verme, sıcak para getiren tüm iş kollarına zor kullanarak hakim olma? gibi
mevhumları hangi dış güçler kürtlere nasıl yaptırıyor? Merak ediyorum.
Arkadaşlar, sorun "kürtçülük" "bölücülük" veya
"terör" değildir. Sorun kürdün ta kendisidir. Teröristi, esnafı,
işadamı, öğretmeni, manavı, dolmuşçusu, garsonu, sapığı, eşkiyası, kapkaççısı,
anarşisti.... hepsi aynıdır. Türk milleti için şu an aleyhte bir faaliyet
göstermeyen kürtler olabilir, ancak bunların vadesi sonsuz değildir. Kaldı ki o
"sadık kürt" bile sokaklarda, işyerinde veya okullarda gene
kürtlüğünün gereğini icra edecektir. Kürtlüğün gereğinin ne olduğunu ise
hepimiz biliyoruz. Artık "Kürt bölücülüğü" diye bir sorun olmadığı,
gerçek sorunun adı "kürt yayılması" olduğu halde bazıları ısrarla
"bölücülük" diye yanıltıcı adlandırmalarla uğraşıyor. Bazıları da
?dış güçlerin maşası, piyonu kafasız, zavallı, korkulmaya değer olmayan
kürdler?söylemini bulmuşlar. Böylece esas büyük suç, Kürtlerin üstünden alınıp
kim olduklarını kendilerinin bile net tarif edemediği, gizem perdelerinin
arkasındaki yüce dış düsman güçlere yükleniyor. Hem de Kürt tehlikesi
küçümsenip stratejik bir politika
boyutuna indirgeniyor.
Oysa ki sorun stratejik veya magazinsel sorun
olmaktan daha vahimdir. Turkiye Cumhuriyeti devletinin kimliğini, kurucu ve
asli unsur olarak tekelinde tutan Türk ırkının nüfus itibariyle gelecekte aynı
şekilde tekelinde tutup tutamayacağı, yani var olma, yok olma mücadelesidir.
Ayrıma dikkat edin. Eğer dış güçlerle Kürtlerin
Türk milletine karşı bir ilişkisi varsa, bu ilişki maşalık değil işbirliğidir.
Ne maşası, ne kandırması? Kürtlerin çıkarları dış güçlerinkiyle örtüşüyorsa
kandırmaya ne gerek var? Kürtler saflar, kandılar, komploya düşüyorlar, onun
için çoğalıp Türkiye'de çoğunluk olacaklar. Vay be. Canına minnet adamın böyle
kandırılma. Aynı mavalları Osmanlı yönetimi de 100-150 sene önce Yunanlılar ve
Ermeniler için söylüyordu. Güya Yunanlılar yutacak ya. "Biz sizinle
asırlarca kardeşçe yaşadık, Batılılar sizi kendi çıkarları için kışkırtıyorlar,
alet ediyorlar" diye anlattılar durdular.
Yunanlılar ne kadar aptalmış ki alet oldular da
aleyhimize topraklarını 3 kat büyüttüler, hala da büyütüyorlar. Bu devirde
kimse oyuna gelip saflığından başkasının maşası olmaz. Avrupalıları Tanrı sanıp
incik boncuk karşılığında birbirlerine saldıran Kızılderililer yok. Dünyamızda
şu an olabilecek, sadece çıkar ve güçbirliğidir.
SON SÖZ : Bu belanın üstesinden gelebiliriz.
Yeter ki buna inanalım.
23. april / nisan 2006
**
Gayrinizami faşizm dönemi - Murat Belge
28/04/2006 / Radikal
İnternette dolaşan bir yazı var, başlığı genel
amacını özetliyor: 'Sorun Bölücülük veya Terör değil, Sorun Kürdün ta
Kendisidir'. Bunu bana bir okurum postalamış, 'Sonuna kadar okuyabilecek
misiniz, bakalım' diyor. Birkaç tanıdıkla konuştum, onlar da, görmüş,
biliyorlar.
Bu yazıdan, Türkiye'de olan işlerin kötülerinden
Kürtlerin sorumlu olduğunu öğreniyoruz, özellikle politika dışı sayılan
alanlara giriliyor, uyuşturucu ticaretinden fuhuşa, tinerci çocuklardan ırz
düşmanlarına birtakım örnekler sayılarak Kürtlerin 'Kürt' oldukları için böyle
davrandıkları, bunların 'Kürt' özü 'nün bir gereği olduğu 'kanıtlanıyor'.
Kürtlerin durmadan üreyip çoğaldığını
öğreniyoruz. Bunun amacı siyasi. Böylece çoğunluk olup buraları ele
geçirecekler: "... lisanı, soyu sopu karışık, ırk çorbası bir ülke... Ama
hâlâ Müslüman... Bizim için bir yıkım olan bu durum, 72 millete bir gözü ile
bakan hümanistlere bir rahatsızlık vermez."
Türk faşizminin bütün kollarının ortak teorik
temeli 'anti-hümanizm'dir. Bir kere daha bunu -ve asıl nedenini- görmüş
oluyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin özelliği
konusunda yazıdaki imla ve cümle kuruluşu sakat olsa da, değerlendirmesi
gerçekçi. Şöyle deniyor: "Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kimliğini, kurucu
ve asli unsur olarak tekelinde tutan Türk ırkının nüfus itibarıyla gelecekte
aynı şekilde tekelinde tutup tutamayacağı, yani var olma, yok olma
mücadelesidir."
Kürtler 'Taşıdıkları kanın gereğini yerine
getirerek bu suçları işliyorlar. Biz Türkçüler, sosyal açıdan
değerlendirdiğimiz Kürt meselesine bir bütün olarak bakıyoruz ve bunların
topluma zarar veren yaratıklar olduğu konusunda tüm Türkleri bilinçlendirmeye
çalışıyoruz.'
'Son söz' diye bitiyor yazı, ama henüz dişe
dokunur bir 'son söz' yok. "Bu belanın üstesinden gelebiliriz. Yeter ki
buna inanalım" denmiş. Sonra da yazıyı yayma, dağıtma çağrısı geliyor.
Demek ki şimdilik bu düşünceyi yayma aşamasındayız. Yeterli sayıda kişi bunları
okuyup, sorunun böyle basmakalıp tedbirlerle çözülemeyeceğini anlayınca,
'radikal çözüm önerisi' de gelecek.
Somut bir örnek vermem ama Kürt militan
kesiminde bu yazıyı okuyunca sevinecek kişiler bulunduğunu kuvvetle tahmin
ediyorum. Hakaretlere kızacaklar elbette ve onlar da kendi hakaretlerini
savuracaklar: ama sorun 'bir arada yaşama' iradesinin aşınmasına gidiyor,
'ayrılıkçı Kürtler' denirken, şimdi bir 'ayrılıkçı Türk' kesimi oluşuyor, işte
buna sevinecekler.
Benim bunlara -şu aşamada- fazla bir diyeceğim
yok. Her toplumda birilerine 'çok aşırı' görünen düşünce ve eğilimler olabilir.
Türkiye'de Hitler'in çok sattığı konuşuldu, bunun haklılığını savunanlar da
oldu. Fazla şaşırtıcı değil.
Diyeceğim, ortada duran ya da durduğunu
söyleyenlere. Bugün dünyada erişilmiş demokrasi ve insan hakları standartlarına
Türkiye'nin de erişmesi gerektiğini savunan, erişmediğinin somut örnekleri
-avuç avuç- ortaya döküldüğü zaman da bunları eleştirenlere söylenmedik hakaret
bırakmazlar. Bu eleştirenler 'vatan haini'dir; alıntıladığım yazıyı yazanlar
ise biraz 'aşırı', muhtemelen 'gençlik heyecanına kapılmış' falan filan, ama
son kertede 'vatanperver', son kertede 'bizden'...
İyi de, Türkiye'nin sorunları, başta 'Kürt
sorunu' mu diyeceksiniz, hâlâ 'Güneydoğu sorunu' mu diyeceksiniz, aldı gidiyor.
Birileri 'Kürt sorununa kesin çözüm'ün planını yapmaya başlamış. Bunların yol
açacağı yeni gelişmeleri denetleme imkânlarına sahip misiniz?