Sevgili Orhan'ımızı kaybettik...
17 Mayıs 2020, pazar, gece saat 23:25...
"Orhan Atak arkadaşımızı kaybettik,
başımız sağolsun" mesajı geldi... Gönderen Orhan ile ortak arkadaşımız,
A.Ü. Ziraat Fakülteli, sınıfdaşımız, yurttaşımız, Pazarcıklı, birlikte iyi
zamanlar geçirdiğimiz, dayanışmacı, hakiki bir arkadaş M. Ali...
İçim acıdı, yüreğim daraldı, üzüntü çöktü
üstüme... Yazdım hemen M. Ali'ye, ne zaman?.. Kısa bir süre önce haberleşmiştik
çünkü Orhan'la... Bana yazdığı akşam duymuş M. Ali'de... Ortak arkadaşımız, A.Ü
Ziraat Fakülteli Mehmet Yıldız'dan öğrenmiş... Coronavirus günleri tabii...
Uğrayamamışlar epeydir... Mesajlaşmış M. Ali birkaç gün öce... Eklem
ağrılarının olduğunu, ilaçların da acısını dindiremediğinden söz etmiş M.
Ali'ye...
Çok acı bir son... Ankara'daki arkadaşlığımız,
üniversite, fakülte arkadaşlığımız, sıcak ve içten gençlik arkadaşlığımız, dava
yoldaşlığımız... Moda deyimle, film gibi mi diyeyim, öyle, o dönem zihnimde
canlandı, gözlerimin önünden geçti o hareketli, coşkulu, kimi zaman sevinçli,
kimi zaman hüzünlü günler, aylar, yıllar...
Kırşehir, Çiçekdağ'lı... Ailesi Yozgat
Yerköy'e yerleşmiş bir Kürt... Yakışıklı, dayanışmacı, paylaşımcı, mert, dürüst
ve cesur bir arkadaş... Mertlik, dayanışmacılık, paylaşımcılık, dürüstlük, cesurluktan
özellikle söz etmeliyim, çünkü her zaman olması arzu edilirin ötesinde, bu
değerler, özellikle o zamanki üniversite arkadaşlığında, o mücadele yıllarında,
çok önemliydi, anlamlıydı... Bu değerler, hareketli, dinamik arkadaşlık içinde
soyut değil, somuttur... Hayatın içinde, gözle görülür, yaşanır... Bu değerler
olmazsa arkadaşlık olmazdı o dönemin çetin savaşımı içinde... Orhan böyle bir arkadaştı...
Kürtlüğünü başı dik söyleyen, zulüm altındaki halkının özgürlüğü,
sömürgeleştirilen ülkesi Kürdistan'ın kurtuluşu, ezilen tüm halkların,
sınıfların sorununu yaşam mücadelesinin merkezine koyan, bunun için fedakarca
savaşım veren yürekli, devrimci bir arkadaşımdı... Bu değerler bizi yanyana
getirdi, tanıştırdı, arkadaşlığımızı ve yoldaşlığımızı sağladı, pekiştirdi...
70'li yıllarda, üniversitede, fakültede,
faşist işgale karşı en geniş yelpazede, sol tandanstaki diğer kesimlerle, devrimci
çevre ve arkadaşlarla omuz omuza mücadele ettik... Özellikle Ziraat
Fakültesi'ndeki faşist işgalin kırılmasında öncü bir savaşım verdik Orhan'la
beraber... Elbette Hüseyin Kaplan arkadaşımız da hep yanımızdaydı, onu da bu
vesileyle belirtmeliyim... Kimi zaman ölümün tam kıyısından döndük... 10 Aralık
1976'da faşist Ülkü Ocakları saldırısında, Izmit'li Aynur Sertbudak
arkadaşımızın öldürüldüğü olayda olduğu gibi... Hep öndeydik sevgili Orhan
arkadaşımla... Bu arkadaşlıkla, bu pratikle övünülür (iftihar edilir, kıvanç
duyulur) ve bu övünç (iftihar, kıvanç) söylenir, kimse çok görmesin lütfen!..
Sağolsunlar, A.Ü. Ziraat Fakültesi'ndeki
arkadaşlar bu hakikati bilir ve söylerler her zaman... 1973-1978 yılları
arasında, dolu dolu, militanca, cesurca, kararlıca, arkadaşlığımız, yoldaşlığımız
oldu Orhan'la... Düşünce ile, bilgi ile donanmış, sağlam devrimci pratik ile
yoğrulmuş bir arkadaşlık, yoldaşlık yaşadık Orhan'la...
Üniversite gençliğinin o zamanlardaki akademik
haklar mücadelesinin de ötesinde, halk için, halklar için, tüm ezilen sınıflar
için omuz omuza mücadele ettik sevgili Orhanla birlikte... Bizim Orhan'la arkadaşlığımız,
saha arkadaşlığı, mevzi arkadaşlığı, devrimci meydan arkadaşlığı, sınır ötesine
varan militan devrimci arkadaşlığı, yoldaşlığıydı...
12 Mart 1971 askeri faşist darbe sonrası,
üniversite dünyasında ilk devrimci gençlik örgütlenmesinin içinde, en ön safta
yer aldık Orhan'la... 73'te başlayan ilk Kürdistanlı öğrenci ve diğer alanlarla
ilgili gençlik örgütlenmesinin içinde olduk. İkram Delen, İsmet Ateş, Ali Taşer,
Rıfat İlhan ve diğer birçok arkadaşla beraber 1974 Aralık ayında Ankara DDKD'yi
[Devrimci Demokratik Kültür Derneği] kurduk... 1975'in ilk halk mitinglerinden
olan Viranşehir Mitingi'ni Ankara DDKD planlayıp örgütlediğinde, Orhan ile
birlikte hazırlık çalışmalarını yürütmek üzere, Kürdistan'ın kuzey illerinden, Erzurum'dan
başlayarak, Ağrı, Van, Bitlis, Diyarbakır, Urfa'dan Viranşehir'e giderek uzun
bir Kürdistan turuyla, ses getiren etkin bir Viranşehir mitingi
gerçekleştirmiştik...
Orhan,
okuyan, teorik birikimi olan bir arkadaşımızdı. Ankara DDKD içindeki
seminerlerde, teorik eğitimlerde aktif yer alır, katkıda bulunurdu...
Kırşehir,
Çiçekdağ'lı üniversiteli genç devrimci arkadaşların Ankara DDKD'ye gelmesinde,
katılmasında öncü rol oynadı. Cevat, Cahit, Kazım, Hacı, Yusuf, Mustafa, Celal,
Mahmut, Muammer, Muzaffer ve daha bir çok arkadaşın, Kürdistan örgütlü devrimci
mücadelesi içine gelmelerinde katkısı
oldu Orhan'ın. Birlikte Yerköy'e, evlerine, oradan Çiçekdağı'na, onların ata
köyüne gittik. 2017'de kaybettiğimiz, Orhan'ın kuzeni, Ankara'da hepimizin
sevdiği, has yurtsever arkadaşımız, sevgili Cevat'ımızın organizesiyle geniş
Atak ailesine konuk olduk, yöredeki diğer Kürt köylerine uğradık. Orhan'la o gezide
bile devrimci görevi aksatmadık, Kırşehir'deki büyük "anti faşist"
mitinge katılarak destek verdik...
O dönem Ankara
DDKD yapısı içinde Kürdistan şehir dernekleri kuruluyordu. Hakkari Kültür ve
Sosyal Dayanışma Derneği'ni kurduğumuzda, bizimle hep dayanıştı, destek oldu
Orhan... O yıllarda organize edilen, Ankara'daki ilk "devrimci halk
geceleri"nden olan ve Ahmed Arif'in, Şivan'ın (hem de ilk kez Şivan
adıyla), Rahmi Saltuk, Rizgari ve daha birçok sanatçı ve yöresel folklor ekibinin
katıldığı "Hakkari Halk Gecesi"nin (15 Ocak 1976) hazırlığında da hep
yanımızda oldu...
Hakkari
Halk Gecesi'ne Ankara DGM'ce dava açıldığında önce beni, sonra da diğer DDKD
yöneticilerini tutukladılar (Şubat-Ağustos 1976)... Ünlü Ankara Ulucanlar
Hapishanesi'ndeyken Ziraat Fakülteli arkadaşlarla beraber ziyarete gelirdi
Orhan...
Ankara DDKD
içindeki ideolojik, teorik ve politik tartışmalarda, Kürdistanlı gençlik içinde
hızlanan "politik çizgi" ayrışmasında, birlikte hareket ettik... Ankara
DDKD, Hakkari Halk Gecesi ve ağırlıkla diğer etkin Kürdistan merkezli
faaliyetlerinden dolayı TC devleti tarafından 1976 Ocak sonlarında kapatıldıktan
sonra, Orhan ve diğer bir grup arkadaşla beraber Ankara'da 1977 Şubat ayında DHKD'yi
[Devrimci Halk Kültür Derneği] kurduk. Ben dernek başkanı, Orhan dernek
sekreteriydi... Ve o sevgili Çiçekdağ'lı devrimci arkadaşlar hep yanımızda
oldular...
Uzun yıllar
beraber devrimci mücadele içinde olduk Orhan'la...
Kürdistan
ve Türkiye sol politik dünyasında o dönem canlı olan "tek işçi sınıf
partisi" tartışma sürecinde ayrıştık ve ben birlikte başladığımız,
Kürdistan zeminindeki örgütlü devrimci mücadeleye devam ederken, Orhan, Türkiye
sosyalist-komünist hareketi içinde, SGB-TSİP ve sonradan da TKP (B)'de sürdürdü
mücadelesini... O dönemin çok sert "politik hat" ayrışma ve
tartışmalarında da arkadaşlığımız devam etti...
12 Eylül
1980 askeri faşist darbesi sonrasında, bir alan değişikliğiyle ben Kürdistan'ın
doğu-güney-batı yakalarına giderken o Ankara'da kaldı... 1982 sonbaharında,
müthiş bir rastlantıyla Ortadoğu'nun en sıcak sahasında, Şam-Beyrut arası yolda
karşılaştık... Sonrada Şam'da birkaç gün birlikte olduk, geçmiş günleri
yadettik... Birlikte hareket ettiği TKP (B) ile sorunları vardı ve o Türkiye'ye
dönmek istiyordu... "Gitmesen?" diye sorduğumda, gideceğini
belirtti... Biz de, hem geçiş güzergahı ile ilgili, hem de mali olarak yardımcı
olduk, dayanıştık... Ve artık fikri yakınlığımız tekrar oluşmuştu. Bir
Kürdistan devrimcisi olduğunu belirtiyor, Kürdistan ulusal kurtuluş savaşımında
yine omuz omuza olacağımızı söylüyordu ki bu beni ziyadesiyle sevindirmişti...
Ne yazık
ki, döndükten sonra bir polis operasyonunda yakalandı ve uzun yıllar önce ayrıldığı,
organik bağının kalmadığı, bizim eski politik hareket, "Özgürlük Yolu-DHKD"
davasından yargılandı ve kısa sayılamayacak bir süre hapis yattı...
Hapisten
çıktıktan sonra örgütlü politika içinde olmadı ama hep yurtsever devrimci
çizgide kaldı... Yaşamını Ankara'da sürdürdü... İrtibatımız hep oldu, telefonla
görüşüyor, bir şekilde haberleşiyorduk... Kürdistan ulusal birliğiyle ilgili
düşünsel ve pratik çalışma ve uğraşımda hep dayanışma içinde oldu. Temmuz 2017'de
Yeni Özgür Politika için yazdığım "Kürtlerin, Kürdistanlıların BİRLİK ile
imtihanı" başlıklı makalemi okumuş ve "Gerçekten, hayati bir konuda,
çok güzel bir yazı olmuş" mesajını göndermişti...
Uzun yıllardı
ağır bir hastalıkla mücadele ediyordu sevgili Orhan ve sağlığı sarsılmıştı...
Buna rağmen dirençli davranıyor, moralini sağlam tutmaya çalışıyordu...
34 yıl
sonra, 2014'te Türkiye ve Kürdistan'a döndüğümde, dost ve arkadaşları görmek,
ziyaret etmek, eski günleri anmak, sohbet etmek için Ankara'ya da gittim. Ancak
Orhan Ankara'da değildi ve benim zamanımın darlığından dolayı karşılaşamadık o
kez ama telefonla konuştuk... 2015'te gittiğimde bu kez Ankara'da görüştük ve birkaç
gün de olsa güzel bir nostalji yaşadık... En son görüşmemiz de 2016 yılında
yine Ankara'da oldu... Güzel birkaç gün beraber geçirmiş, birçok eski dost ve
arkadaşla beraber olmuştuk... Birlikte Cebeci'de, SBF karşısındaki, eski DDKD
binasının olduğu yere gittik. İlginçti, o kadar yüksek apartmanlar arasında o
bina öyle üç katıyla kalıyordu. Alttaki kafede, yine o dönem arkadaşlarımızdan
Osman Cavlak'la berber oturduk, eskiyi hiç eskide kalmamış gibi andık, hatta
yaşadık...
2016'dan
sonra artık gitmedim ama Orhan'la ilişkimiz hep sürdü... O, amansız bir
hastalıkla boğuşuyordu... Üstüne bir de şu "Coronavirus" salgını
gelince aradım, yazdım, halini, ahvalini sordum... Şunları yazmıştım Nisan'da:
"Sevgili Orhan, Umarım iyisindir... Coronavirus belası sardı dünyayı...
Aman dikkat... Sevgiler"...
O da bana cevaben
şu mesajı yazmıştı: "İyiyim, sağol, sen nasılsın. Hem Coronavirus hem de
onun kadar tehlikeli başka viruslarla uğraşıyoruz. Sen de kendine iyi bak.
Selam ve sevgiler"...
Kendi ağır
hastalığıyla mücadele erderken, "Tehlikeli başka viruslarlarla" da
uğraşmayı ertelemeyen sevgili devrimci arkadaşım Orhan'ın sağlık durumunun
iyiye gitmediğini biliyordum... Her sorduğumda, "fena değil"
diyordu... Geçen yıl, 2019 yazında şu mesajı göndermiştim:
"Sevgili
Orhan,
Çok uzun
zaman oldu haberleşemedik. Ümit ederim iyisin, herşey yolundadır. Bu yaz gelebilmeyi umuyordum
ancak biraz daha sürecek gibi...
Sen yerindesin, bir planın var mı?
Seni özledim, herşeye karşın görüşebilmeyi
umut ediyorum değerli arkadaşım."
O da şu cevabı yazmıştı:
"Merhaba sevgili dostum. Şimdilik
sağlığımda olumsuz bir şey yok. İnan ben de seni özledim. Gelseydin çok
sevinecektim. Ancak koşullar hala burada pek parlak değil. Ben de seninle
görüşebilme umuduyla saygı ve sevgilerimi gönderiyorum."
Orhan, mesajlarda, bilinen politik süreçler
alışkanlığıyla adımı yazmaz, "dostum", "arkadaşım" ya da
benim yazdığım kısaltılmış harflerle hitap ederdi...
Tabii, Orhan'ın bu sağlık sorunlarıyla
uğraştığı süreçte, Ziraat Fakülteli dönem arkadaşların aktif dayanışması, çok
yararlı oluyor, önemli bir moral takviyesi sağlıyordu. Bana da bilgi veriyor,
her uğradıklarında mutlaka bir mesaj ve fotoğraf gönderiyorlardı... Ziraat
Fakülteli dönem arkadaşların, başta M. Ali ve diğerlerinin, Orhan'a gösterdikleri
bu sıcak ilgi, destek, vefalı dostluk ve arkadaşlık çok kıymetlidir ve bu
yüksek değerdeki dayanışma için tümüne çok teşekkür ediyorum...
İşte bu sevgili Ziraat Fakülteli dönem
arkadaşlarımız, benim de olacağım bir görüşme zamanı ayarlamaya çalışırlarken,
Orhan'la mesajlaşmış ve bu vesileyle tekrar görüşebileceğimizden söz etmiştik
sevinçle... Hatta O, "Sağlığım iyi olursa, onlar gelmese bile ben
gelirim" diye yazmıştı...
Olmadı, ne yazık ki olmadı... Yetişmedi o
zamana... 2020 sonbaharında karşılaşmayı umarken, o hastalık aldı onu
aramızdan... Erkendi, çok erkendi, daha yaşayacağı yılları vardı
Orhan'ın...
Ama o acı haberi verdiğinde sevgili
arkadaşımız M. Ali, üzüntümü, acımı tarif edemedim...
Bugün, 18 Mayıs'ta, eşim ve yaşam arkadaşım
Ruken Feray'la beraber, ailesini aradık, başsağlığı diledik... 17 Mayıs, pazar
çok erken saatlerde yaşamını yitirdiğini belirtti ailesi... Ankara
Karşıyaka'da, yaşamın kaynağı toprağa, doğaya emanet etmişler bugün, 18
Mayıs'ta...
Ah, keşke uğruna mücadele ettiği, bedel
ödediği Kürdistan'a, şehir farketmez, ama herhalde O Van'ı tercih ederdi, (benim
Van'ı çok sevdiğimi bilirdi), o bereketli topraklara teslim edilebilse, ata yurduyla
kucaklaşması sağlanabilseydi...
Ahd olsun, ola ki, bir gün ziyarete
geldiğimde, Kürdistan toprağından bir tutam getirecek, üzerindeki toprağa
karacağım sevgili arkadaşım Orhan...
Sen, ülken Kürdistan'ın toprağında yatıyor
olamasan da Orhan, şu kesin haberi vereyim: Şimdi Kürdistan'ın masmavi, berrak
gökyüzünde bir yıldız olarak ışıyorsun ve bizimlesin, halkınlasın, bilesin...
Sevgili Orhan'ın, Kırşehir Çiçekdağ, Yozgat
Yerköy ve sonradan Ankara'da süren yaşam serüveni yine Ankara'da, Karşıyaka
"ebedi mekan"ında son buldu...
Ardında iki güzel kızını, sevgili torunlarını,
kardeşlerini, yakınlarını, dost ve arkadaşlarını bırakarak...
Sevgili Orhan, bu yazıya " yaşamda
yanlışta var" cümlesini koymadım varsay... Kimin yok ki... Ve nihayet sevgili
devrimci arkadaşım Orhan, Can Yücel'in, Deniz Gezmiş için yazdığı Mare
Nostrum'un bir-iki dizesini, ikimiz için şöyle uyarlarsam, inan ki yerinde olur:
73-78 yılları arasında,
o zorlu savaşım yıllarında,
birlikte,
"O uzun devrimci koşuda",
"güzel
(çok) yüz metre(ler) koştuk"...
Ben devam
ediyorum,
sevgili
Orhan,
edeceğim,
ve seni hep
anarak...
Ah, şu
"mirat" zamanda,
Veda
edemedik sevgili arkadaşım Orhan...
Bu kısa yazıyı ona say...
Seni unutmayacağız...
ROJAN HAZIM
18 Mayıs 2020
Not:
Bu veda yazısının yer aldığı blog linkini, sevgili
Orhan'ın telefonuna gönderdim.
Şu notla:
"Sevgili Orhan,
Biliyorum yanıt veremeyeceksin ama yine de gönderiyorum
sana bu selamı, sevgiyi, veda mesajını, çok sevgili ve değerli arkadaşım...
Hoşça kal,
devrimci arkadaşım, hoşça kal...
Seni
unutmayacağız..."
Belli ki,
telefon kızında ve okumuş, alındı işareti var...
Son böyle oldu...
İkinci not:
Bu yazı pdf
formatında yine bu blog da, www.xwezabawer.blogspot.com da.