Naif Yaşar
X Gündem editörü
VAN
- Kendinizi tanıtır mısınız? Avrupa dahil Kürdistan’da yürüttüğünüz çalışmalar?
ROJAN HAZIM [RH]:
Yazar'ım. Freelance gazetecilik
de yapıyorum... Politika analizi, Kürdistan ulusal ve ülkesel dinamiklerinin
koalisyonel birliği, Kürt dil araştırmacılığı ve eğitimciliği önde gelen
faaliyet alanımdır...
- HDP ‘nin 07 Haziran başarısı nasıl yankı buldu?
- Seçimler sonrası, HDP’nin yürüttüğü siyasetin pozitif ve negatif getirileri neler oldu?
RH:
Izninizle ikinci
ve üçüncü sorularınıza birlikte yanıt vermiş olayım:
HDP'nin 7
Haziran seçimlerinde elde ettiği kitlesel etkinlik ve rakamsal sonuç görece
başarılıydı ve bu olumlu yankı buldu...
Ne ki, olay
bundan ibaret değil...
HDP hem
örgütsel olarak hem de seçim stratejisi bakımından nispi olarak hatalı dizayn
edildi... Bu derin bir konudur ve detayları bu kısa soru ve yanıtların sınırlarını
aşıyor...
Seçim öncesi ve
sonrası politik süreç Kürdistan ulusal kurtuluş perspektifi açısından doğru ve
isabetli bir biçimde analiz edilemedi ve ona uygun bir pratik yönetim
sergilenemedi... Seçimler sonrası oluşan tabloda HDP yönetimi yeni durumu iyi
okuyamadı, ona göre politika üretemedi ve yaptığı stratejik hatayla yenilgi
alan AKP yönetimine taktik baskınlık imkanı verdi... HDP yönetimi legal politik
sürecin pratik yönetimini bile Kandil ve Imralı'ya havale eder bir rehavet
içinde hareket etti... Kaldı ki, HDP yönetimi Imralı paradigmasına uygun bir
pratikte geliştiremedi... Kürdistan politikasını ulusal, bölgesel ve uluslararası
dengeler çerçevesinde ele alıp ona göre pratik geliştiren Kandil'in yükü
ağırlaştırıldı ve adeta legal sürecin yönetimi de onlara sevk edildi...
Kuşku yok ki, genel
Kürdistan Ulusal Kurtuluş Hareketi'nin, öncü güç olarak PKK-KCK ve askeri
yapılanma olarak HPG'nin sağladığı görece "sükunet" ortamında yapılan
7 Haziran seçimlerinde yenilgi alan AKP yönetimi rövanşist anlayışla hareket
etti ve yeni seçimlere dönük savaş politikaları geliştirdi ve bunu yıkıcı bir
biçimde Kürdistan sahasında uyguluyor... Ancak AKP'nin bu niyeti ve savaş pratiği
HDP yönetiminin stratejik ve taktik hatasını perdeleme argümanı olamaz...
- Kürtlerin ortak mücadele edebilmesi anlamında öngörüleriniz nelerdir?
RH:
Kürtlerin
bugün yaşadığı durum ve yaşanılan süreç bir yönüyle eğer iç hatalar içeriyorsa,
bu bir türlü başarılamayan iç birlik yoksunluğundan kaynaklanıyor... Kürdistan'ın
kuzey hattında öncü örgüt olan PKK-KCK'nin askeri ve örgütsel kapasite
büyüklüğü ve etkinliği tam ve istenen bir ulusal birliğin elde edildiğini göstermez...
Bugün Kürdistan'da, gücü ve etkinliği hangi kapsamda olursa olsun, farklı
dinamikler var ve Kürdistan'ın iç ulusal demokratik birliği bunların tümünü
kapsıyor. Bu olması gereken tablo ne yazık ki 7 Haziran seçimlerinde dahi
görülmedi...
- Olası 1 Kasım 2015 seçimleri için değerlendirmeleriniz?
RH:
Kuşkusuz en
başta 1 Kasım seçimlerinde, 7 Haziran seçimlerinde yapılan hatalar asla tekrar
edilmemeli, önce Kürdistan dinamikleri arasında sağlam bir koalisyonel ittifak örülmeli,
sonra da Türkiye ilerici, sol ve liberal demokratik güçleriyle en geniş bir
cephesel ittifak gerçekleştirilmelidir... Kürdistan'da Kürdistanlı adaylar
gösterilmeli, istisnalar haricinde şu ithal aday uygulamalarına son
verilmelidir... Türkiye'de de ittifak yapılan güçlerle orantılı bir aday
belirlemesi yapılmalıdır... Adaylar mücadele sürecinin genel ihtiyaç ve
yararları, demokratiklik, ahlakilik ve adillik ilkeleriyle saptanmalı ve öylece
halkın önüne çıkılmalıdır... Böylesi bir politika başarıyı getirir...
Ne var ki, 1
Kasım seçimlerine devletin, AKP hükümetinin Kürdistan'a açtığı savaş ortamında
gidiliyor. Savaşla, bombarduman ve askeri-polisiye operasyonlarla Kürdistan
yakılıp yıkılırken nasıl bir demokratik seçim yapılabilecek bunun etraflıca
değerlendirilmesi ve ona göre politika belirlenmesi gerekir... AKP'nin
Kürdistan'da savaş ortamında seçim galibiyeti arayışlarına fırsat vermemek,
olası tertipleri boşa çıkarmak için Kürdistan dinamikleri şu üç olasılığı ele
alıp derinliğine tartışabilir ve birlikte bir karara varabilmeyi gündemleştirerek
Kürtlerin seçeneksiz olmadığını bir şekilde yansıtabilirler:
- Seçime bir parti çatısı altında girilecekse [bu HDP veya başka bir formül olabilir]; en geniş koalisyonel ittifakla ele alınmalı, birlikte karar verilmeli ve seçim koşulları ve gerekleri bu koalisyonel ittifaka göre hazırlanmalıdır.
- Seçime bağımsız adaylarla katılanacaksa yine bu ortak koalisyonel irade karar vermelidir.
- Seçimler boykot edilecekse yine birlikte bu karar verilmelidir.
Bu üç seçenek
Kürdistan ulusal kurtuluş savaşımının genel yarar ve çıkarları gözetilerek
şeffaf bir biçimde tartışılmalı ve birinde karar kılınarak birlikte pratik
gereği yapılmalıdır...
Arzumuz,
Kürdistan dinamiklerinin evvelemirde koalisyonel birliği esas alınarak ve
Türkiye demokrasi güçlerinin cephesel ittifakı ile oluşacak geniş bir
ortaklıkla seçimlere girilmesidir. Ancak, Ankara parlementosu bir mevzi olarak
her hal ve şartta öncelikle Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinin çıkar,
ihtiyaç ve yararları temel alınarak hedeflenmelidir... Buna bağlı olarak Ankara
iktidarı sadece koalisyonel bir ortaklık aracı olarak tasarlanabilir. Dahası
değil...
Tabii
seçimlere giderken Kürdistan'da kontrollü bir "sükunet" ortamı,
Kürdistan legal ve demokratik hareketine manevra kabiliyeti ve hareket üstünlüğü
sağlar... Bu gerçeklikte gözönünde bulundurulmalıdır...
- Kürtlerin ortak çatı altında asgari müştereklerde mücadele etmesi için temennileriniz nelerdir?
RH:
Yukarıda
belirttiğim genel politik çerçeve aynı zamanda dileğimdir... Bilinmelidir ki Kürdistan
davası ortak davadır ve ortak mücadeleyle başarıya ulaşacaktır. Kürdistan
dinamiklerinin iç koalisyonel birliği aynı zamanda Kürdistan alanında iç
demokrasinin gelişmesini de sağlayacaktır. Kürdistan devriminin bir ayağı
ulusal ise diğer ayağı demokratikliktir. Yani ulusal demokratik devrimdir. O
nedenle iç demokrasiyi geliştirici politikaların planlanması ve ona uygun
pratiklerin geliştirilmesi yaşamsal derecede önemlidir. Bütün Kürdistan
dinamikleri demokratik yelpazede ayrı durabilir ve demokratik bir yarış içinde
olabilirler ancak sömürgeci rejime karşı ortak duruş sergilemek zorundadırlar.
Bunun pratik ifadesi sömürgeci sisteme karşı ayrı dur ama ortak vur olmalıdır.
- Son dönemlerde Cizre, Varto, Gever, Silvan gibi bölgelerde yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
RH:
Sömürgeci
devlet adına hükümet eden, ne ki 7 Haziran seçimleriyle beraber iktidarını kaybetme
sürecine giren iktidarcı AKP hükümeti Kürdistan'a yönelik genel bir saldırı
dalgası başlattı... AKP'nin bu parti çıkarlarına dönük savaş politkasına en hararetli
desteği MHP açıkça verdi. CHP'de savaş cephesinde bir biçimde yerini aldı... Yani
devlet ve sistem partileri Kürdistan'a yönelik askeri harekatta aynı hizaya
geçtiler... Türkiye savaş karşıtı güçleri ne yazık ki savaş sürecine karşı aktif
bir politika geliştiremediler ve buna uygun bir pozisyon alamadılar...
Buna karşı
Kürdistan ulusal kurtuluş güçlerinin savunma hattı geliştirmeleri doğal ve
kaçınılmazdır... Ancak bu genel stratejik hamlede kimi taktik hatalar
görülebiliyor... Kürtlerin çeşitli versiyonlarla ama genel olarak demokratik
statü istemeleri haklarıdır ve bunu har hal ve şartta dile getirmelidirler...
Ne var ki, spesifik olarak belirtilen il ve ilçelerde dile getirilen "Öz
yönetim" içerikli basın açıklamaları, metodik açıdan zamanlama ve
yöntemsel olarak ciddi anlamda sorunludur... Bunun daha geniş bir yelpazede
değerlendirilmesi gerekir...
- Bu olaylar esnasında Türk sol grupların tavrını nasıl buldunuz?
RH:
Türk veya
Türkiye sol hareketi heterojen bir yapı arzediyor ve o nedenle de çok farklı
tavırlar görülebiliyor... Kürdistan savunma güçlerine "terörist"
diyenlerle "şiddet yanlıları" diyenlerin ortalama ortak paydaları
"sosyal şovenizm"dir ve bunu bir türlü aşamıyorlar, sanki aşmakta
istemiyorlar!.. "Nasyonal sosyalist" ya da bir başka türevi
"sosyal faşist" olanları da cabası!..
Kürdistan ulusal
kurtuluş hareketiyle pratik dayanışma içinde olan sol eğilimlerin kitlesel
etkinlikleri ne yazık ki sınırlıdır ve bu bile yeterince ortaya konulamıyor...
- Kürtler siyasi anlamda bundan böyle nasıl bir rota izlemeli?
RH:
Kürtlerin
rotası çok açık ve net olmalıdır. Bugüne kadar uygulanan pratikle "politika"
geleneksel olarak "yalan sistemi" olarak algılanıyor. Kürtler bu
genel algıya tümüyle karşıt doğru bir tavır içinde olmalıdırlar. Kürt
politikasında en sade deyimle "takiyye" olmaz, olmamalıdır... Kürtler
her halk gibi self-determinasyon yani kendi kaderini belirleme, kendi
yurtlarında yani Kürdistan'da bağımsız bir devlet kurma hakkına sahiptirler ve
bu ülkü her zaman dile getirilmelidir... Ne ki, bu çok girift bir süreçtir,
ulusal, bölgesel ve uluslararası güç, koşul ve dengelere bağlıdır... O nedenle
hemen gerçekleşebilecek bir durum olmayabilir... Ancak konjonktürel ve konaksal
çözümler vardır ve koşullara göre elde edilebilir modellerle politik ve idari
statü kazanılablilir ve bu hedefte yoğunlaşılmalıdır... Bu çerçevede çok yakın
hedef en genel ifadesiyle Kürdistan'a statü olmalıdır...
- Kürtlerin siyasi anlamda öncelikleri neler olmalı?
RH:
Yukarıda ifade
ettiğim gibi, Kürtler "Türkiyelileşmeden" önce Kürdistanileşmeyi
başarmalıdırlar. Çünkü çok açık ki, Kürtlerin "Türkiyelilik"ten
anladıklarıyla Türklerin "Türkiyelilik"ten anladıkları oldukça
farklıdır... O nedenle, önce ve mutlaka Kürdistanileşme... Bunun pratik
ifadesi, Kürdistan dinamikleri arasında olması gereken genişlikte bir koalisyon
kurulmasıdır...
Kürdistan ve
Türkiye'de demokratik, legal politikalar, örgütsel faaliyetler en geniş
yelpazede hayata geçirilmeli, kitleler koalisyonel birlik öncülüğünde bu hedefe
doğru seferber edilmelidir... Ancak legal demokratik güç Kürdistan ulusal
kurtuluş hareketinin askeri kanat tasfiyesine yol açacak muhtemel zaaflardan
uzak durmalı, Kürdistan devriminin politik ve askeri yapılanma arasında olması
gereken dengenin korunması için dikkatli bir tutum içinde olmalıdır...
Bu temel
doğrularla hareket eden Kürdistan ulusal demokratik hareketi sömürgeci TC
devletini bugünden yarına olabilirlilikten başlayarak çözüm ayarına
sokabilir...
Selam ve başarı
dileklerimle.
ROJAN HAZIM
13 Eylül 2015
**
X Gündem
Van
Yıl: 2
Sayı: 7
Eylül 2015